İnsanın değeri

A -
A +

İnsan bir muamma... Bir görünen yüzü var, bir de görünmeyen... Herkes kendine münhasır ayrı bir âlem. Bazen görünen insanı yanıltabilir. Mevki, makam, para, mal, mülk, markalı hayata göre biçilen değerler, bazen o kişiyi yansıtmayabilir. Fakir olması, zengin olması ya da güç kudret sahibi olup dünyaları yönetmesi hakikatteki değerinin ölçüleri değildir. Yaptıkları, söyledikleri her ne kadar karakterinin tezahürü olsa da, bazen bu dahi onun gerçek âleminin göstergesi olmayabiliyor.

İnsan, ancak insan olmanın hasletlerini samimiyetle taşırsa değer kazanır.

Mevlana hazretlerinin şu sözü meşhurdur:

Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok!

Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok!

Yani insan esvabıyla değil, kendi âlemindeki hakikati ile kıymetlenir. Bir köşede pejmürde halde duran bir mecnunun, gelecekte size şefaatçi olup olamayacağını kim bilebilir ki? Kimin nasıl bir halle hayatının sona ereceği, kimin hangi kıymete ereceği son nefese kadar belli değildir...

**

Sultan 3. Mustafa, bugünkü Laleli semtinde bir cami yaptırır. Caminin girişine bir ayakkabı tamircisi tezgâhını kurar. Bu zat lale çiçeğini sevdiği, üzerinde taşıdığı için Laleli Baba olarak anılır olur. Fakat hiçbir vakit namaza gittiği görülmez. Cami cemaati beynamaz bildikleri kunduracıyı oradan uzaklaştırmak isteseler de o gitmez. Bir gün padişahın annesi valide sultanın kulağına bu haber ulaşır. Oğlunun yaptırdığı caminin önünde böyle birinin olmasından rahatsız olur. Merak eder görmeye gider. Gerçekten de ezan okunduğu halde kunduracı, hiç oralı olmaz işine devam eder. Valide Sultan tanınmayacak halde örtülüdür. Yüzü peçelidir. Bu din bilmez adama haddini bildirmek ve birkaç söz söylemek için yaklaşır. Yaşlı kunduracı edeple başını eğer, "Buyrun Sultanım!" der. Valide Sultan şaşırır. Zira kendisinin tanınması mümkün değildir. "Bu nasıl olabilir?" Der. Uzaklaşmak için geri döner, sonra vazgeçip tekrar kunduracıya döndüğünde kendini Kâbe-i Şerif'te bulur. Hayretler içindedir. Kunduracı biraz ötede Kâbe-i Şerif'in huzurunda huşû ile namaz kılmaktadır. Valide Sultan'ın  telaşesi ve heyecanı zirvededir. Neler olduğunu anlamak için geriye döndüğünde, tekrar kendini cami avlusunda bulur. Camiye gitmez bildikleri bu mecnunun, aslında veli bir zat olduğuna şahit olur. Hızlıca oradan uzaklaşır, saraya döner. Olanları oğlu Sultan 3. Mustafa'ya anlatır. Adil, hayırsever bir padişah olan 3. Mustafa, 9 Mart 1764 yılında hizmete açtığı camisinin adını, zaman zaman sohbetlerinde bulunduğu bu veli zata hürmeten "Laleli Camii" olarak değiştirir. Bugün caminin açılış yıl dönümü olması sebebiyle medeni tarihimizde yer edinen bu kıymetli insanları anmış olduk...

**

Yukarıdaki ibretlik hikâyenin yüzlercesine tarihimizde rastlamak mümkün... Dedim ya, insan bir muamma...

Yaratılanı yaratandan ötürü hoş görmedikçe, her gördüğümüzü Hızır (aleyhisselam) bilmedikçe, kendi âlemimizdeki hakikati güzelliklere taşıyamayız. Görüntü merkezli değil, gönül merkezli yaşamak, görmek, hissetmek; bizi zümrelerden, kalıplardan çıkarıp insan olmanın erdemine, şerefine, hakikatine erdirir diye inanıyorum.

Dün kadınlar günü idi. Analık gibi kutsal bir insanlık görevini üstlenen kadınlarımızın gerçek değerlerinin anlaşılması dileğiyle günlerini kutlarım.

Keşke, yılın bir gününü de "İnsanlık günü" ilan etseler de, insanlar bir gün de olsa insan olduklarını hatırlasa, katliama, vahşete son verseler, savaşlar dursa, barış olsa; çocuklar, kadınlar, insanlar ölmese... Küsler barışsa... Herkes birbirine dostça sarılsa...
Bir günlük de olsa insan olabilseydik keşke ne olurdu?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.