İYİ ŞEYLERDÜŞÜNMEK!

A -
A +

Seyahat etmeyi sevmeyeniniz var mı?
Hele İstanbul'da yaşıyorsanız! Nüfusunun büyük bir kısmı Anadolu insanlarının göçüyle oluşan İstanbul, yaz ayları öyle bir boşalıyor ki, şehir de nefes alıyor, gidenler de...
Sıla-i rahim düşüncesi ile insanlar, hem bir tatil yapmak, hem de memleket hasretlerini gidermek için yollara düşüyorlar.

Seyahat etmek insana gerçekten iyi geliyor. Şehirlerin entrika dolu basık havasından kurtulup, dertlerinizi, gerginliklerinizi bir nebze olsun geride bırakmak, bir nefes temiz Anadolu havasından ciğerlerinize çekmek ilaç gibi geliyor. İyi şeyler düşünmenizi sağlıyor. Otoban kalitesindeki pürüzsüz yollarda süzülerek gitmek... Ovalar, vadiler, dağlar, ormanlar aşarak farklı güzellikleri yaşamak... Dinlendirici bir heyecan... Yol güzergâhı üzerinde sergi açan, yetiştirdikleri ürünleri pazarlayan köylülerden durup alışveriş yapmak ise apayrı bir zevk. Hele hele durduğunuz yerde buz gibi dağ suyu akan çeşmeler var ise...

Bazen gittiğim ana yoldan yan yollara sapar, yakın kasabaları görmek için girerim. Anadolu'da görmediğim gitmediğim çok az yer var. Her bir yörenin kendine has kültürünü, farklı lehçesini, tadlarını, lezzetlerini, hususiyetlerini görüyorsunuz. Doğal güzelliklerini, şehir yapılanmalarını, tarihî eserlerini keşfediyorsunuz. İllaki her uğradığım dinlenme tesisinde ya da kasabada en çok ziyaret ettiğim yerlerden biri de camiler oluyor.

Çok eskileri hatırlıyorum da dinlenme tesisi dedikleri mekânlar çok berbat yerlerdi. Mescit bulmak çok zordu. Tuvaletleri ise, anlatmak ne mümkün? Artık sözün bittiği yerdi. Şimdi gerçekten çok modern tesisler, hijyenik ortamlarda hizmet veriyorlar.

**

Fakat seyahatlerimde dikkatimi çeken bir husus var. Dedim ya, camiler ve mescitler uğrak yerim diye. Hemen hemen neredeyse istisnasız bütün camilerde küçük oturaklara, sandalyelere, koltuklara hatta kilisedekilere benzer sıralara rastlıyorum. Bu, son 20 yıl içerisinde her seyahatimde giderek çoğaldığını gözlemlediğim bir değişim (İstanbul'da da fazlasıyla var). Hatta bazı dinlenme tesisleri o kadar abartmışlar ki, mescitlerin bir tarafına lüks deri koltuklardan yaptıkları sıralar yerleştirmişler. Şaşırıyorsunuz. "Acaba dinlenme salonuna mı girdim? Kiliseye mi?" diye...

Çocukluğumdan hatırlarım. Gittiğim hiçbir camide ve mescitte böyle bir yapılanma yoktu. Yaşlı bazı kişiler yere otururlar namazlarını öyle kılarlardı. Eğer camilerde sandalyeye ihtiyaç olsaydı, önce Osmanlılar bunu yapardı. Çünkü Osmanlı âlimleri, İslam dinini en iyi bilen, yüksek ilim seviyesindeki insanlardı. Ama yapmamışlar. Camilere sandalye, sıra asla sokmamışlar.
"Acaba Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bir yeniliği mi?" diye araştırdım. Hayır. Hatta Diyanet İşleri, bir tamim ile bunu yasaklamış. Camilerde sandalye ile namaz kılmanın uygun olmadığını güzel bir şekilde izah etmiş.

O zaman camilerimizi kilise görünümüne sokan sandalyeli namaz kılma âdetini "kim yayıyor?" diye insanın aklına sorular geliyor. Belli birkaç şehirde, ya da yörede yapılsa, birkaç kişinin etkisi ile olabilir dersiniz. Fakat Türkiye genelinde Diyanet'in yasağına rağmen yayılınca, "sadece devletle değil, insanların dini ile de uğraşıyorlar" diye insan düşünüyor. Birçok ileri gelen din adamımızın da karşı çıktığı bu zararlı yapılanmaya birilerinin "sandalyede namaz olmaz!" demesi ve menetmesi gerekiyor.

Mesela yıllar önce (1983 yılı) yüzyıllarca Osmanlı'nın kullandığı temkinli namaz vakitlerini de değiştirmişlerdi... Yıllarca Müslümanlar vakit konusunda ikiye bölündüler. Ne gereği vardı! Bu değişimle kim neyi kazandı? Nasıl bir ilerleme sağlandı? Önceki vakitler yanlış mıydı? Osmanlılar hep yanlış vakitte mi namaz kılmıştı? Eğer değilse neden vakitleri değiştirme ihtiyacı duyuldu? Son zamanlarda ülkemizin içinde ve dışında gizli, aşikâr o kadar çok düşman var ki, insanın aklına binbir türlü soru geliyor. İnsanlarımızın inandıkları değerlerde ikilikler çıkararak kardeşi kardeşle karşı karşıya getiriyorlar. Yüzlerce yıl bizi dışarıdan vuramayan düşmanlar, her zaman yaptıkları gibi içeriden sinsice vurmaya çalışıyorlar. A, B, C, D, ... Z planları değil, çok planları var çok!

**

Ülkemizin temel değerleri üzerine serpilen ikilik tohumları, geleceğimiz üzerine kurgulanan kirli oyunlar, ülkesini seven her vatandaş gibi, beni de geriyor, üzüyor, endişelendiriyor.
Sizi bilmem ama, seyahat etmek bana gerçekten iyi geliyor. Şehirlerin entrika dolu, basık havasından kurtulup, endişeleri, üzüntüleri, gerginlikleri bir nebze olsun geride bırakmak, bir nefes temiz Anadolu havasından ciğerlerime çekmek, ilaç gibi geliyor. İyi şeyler düşünmemi sağlıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.