Sinemanın 100. yılında...

A -
A +
Türk Sineması 100. yaşına girdi. Bir asırlık bu geçmiş üzerine medya, sinema sektörü, sinema ile ilgili her kurum ve herkes sinemayı konuşmaya başladı. Seyirci ilgisinin her geçen gün arttığı beyaz perde ise, 2014'ü yüksek rakamlarla kapatarak bütün zamanların rekorunu kırdı. Sinema sektöründeki bu başarılı yükselişte yerli yapımların payı da küçümsenmeyecek dereceye ulaştı.
Geçen yıl vizyona giren 341 filmin, 109'u yerli yapım filmlerdi. Sayı olarak Türk filmleri üçte bir olmasına rağmen, izlenme oranı olarak yüzde 59 ile yabancı yapımları geçti. 60 milyona varan seyirciyle 620 milyon lira hasılata ulaşan sinema sektörü, bunun 345 milyon lirasını Türk filmlerinden elde etti.
Sinema, kendine bir de hedef koymuş; 2023'te yılda 100 nitelikli filmle, 100 milyon seyirciye ulaşan bir Türk film sektörü olmak...
Nereden nereye?..
***
Biz ucuz filmler ülkesiydik. Oyuncak arabalarla kaza sahneleri çekerdik. Ya da direksiyonu ve kamerayı sağa sola sallayıp, bir de şangırrr diye bir ses ekledik mi, kaza sahnesi olurdu. Sinemanın parası mı yoktu, ya da seyirciyi basit görüp ucuzculuğa mı kaçıyorlardı? Hep kafama takılırdı. Sırf bu sebeple yıllar sonra yapımcı olduğumda, 1993 yılında çektiğim bir dizide lüks bir aracı yoldan aşağı yuvarlayıp patlatmıştık. Yine 1997 yılında yapımını üstlendiğim başka bir dizide 1997 model bir aracı kurşunlayıp, uçurumdan aşağı atmıştık. Filme farklı bir aksiyon katıyordu. Bütçeyi biraz artırsa da buna değerdi. Seyirci, Türk sinemasının da bu tür şeyler yapabildiğini görüyordu. Ucuzluğun yerini kalite alıyordu.
90'lı yıllardan sonra özellikle özel televizyonların artması ile film sektörü de baş döndürücü gelişmeler yaşadı. Yangın, kaza, patlama gibi sahneler gerçek objelerle yapılmaya başladı. Televizyon filmleri, dizileri ve sinema birbirini destekledi. 80'li yıllarda göçme tehlikesi yaşayan Yeşilçam, dizilerden aldığı güçle küllerinden yeniden doğdu. İzleyiciyi bayan Brezilya dizilerinin yerini, yerli yapım diziler almaya başladı. Güçlü hikâye, güçlü oyuncu kadrosu, zengin dekor malzemesi ve gerçekçi sahnelerle dizilerimizin ünü yurt dışına taştı.
Hele 2000'li yıllardan sonra dijital teknolojinin gelişmesi ile Türk sineması yeni bir boyut kazandı. Artık yabancı filmlerle rekabet edebiliyordu. Seyircisi de günden güne artmaya başladı. Amerikan sinemasının bol patlamalı, şişirme kahramanlı filmlerini geçmeye başladı.
Bir asırlık geçmişi olan Türk sineması, yurt dışında aldığı birçok ödülle artık bu sektörde biz de varız diyordu.
***
Geçenlerde İzmit'te eski Seka kâğıt fabrikasının olduğu alana kurulan film platolarını görmek için gitmiştim. Bir zamanlar kâğıt üreten bu tesis, şimdi film üreten bir parka dönüşmüş. 19. Yüzyıl İstanbul'unun tarihî dokusunu âdeta oraya taşımışlar. Maya Yapım ve Es Film'in ortak yapımı olan Filinta adlı TRT dizisini burada çekiyorlar. Bir dizi çekimi için yapılan bu muhteşem yatırım, Türk film sektörünün geldiği noktayı gösteriyor. Aynı zamanda büyük bir film kentinin kurulma zamanının geldiğinin işaretini veriyor. Dev film stüdyoları için çalışmalar var ama yavaş gidiyor. Şehir iyi seçilmeli. Devlet desteği veya büyük belediyelerin desteği şart... Sinema sektörünün merkezi olarak, Amerika'nın Hollywood'u, Hindistan'ın Bollywood'u var. Türkiye'nin Greenwood'u neden olmasın?
Ama biz ona yerli damgamızı vuralım "Yeşilçam" diyelim. Sinemanın 2. yüzyılında muhteşem hamleler olacak. O günler uzak değil gibi...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.