AKP ve Erdoğan'ın öncelikli meselesi nedir?

A -
A +

Bugün, 3 Kasım seçimlerinden sonraki yedinci gün. Sandığın üzerinden geçen bu bir haftada, AKP ve lideri Tayyip Erdoğan, son derece dikkatli ve dengeli bir tutum sergileyerek, iç ve dış kamuoyundan çok olumlu tepkiler aldı. Kıbrıs meselesi hakkındaki parti görüşünde beliren tereddüt ve hafif yalpalamayı bir tarafa bırakırsak, iki üç hafta içerisinde iktidarı devralacak olan AK Parti ve kurmay kadrosu iyi bir performans gösterdi... Ancak, siyasetin tehlike ve tuzaklarla dolu yolunda ilerlerken, özellikle iktidar partilerinin çok dikkat etmesi gereken hususlar vardır. Belki kısa geçmişine rağmen en fazla tuzak ve engellere takılan AK Parti'nin daha dikkatli olması gerekir diye düşünüyorum. Zira AK Partililer de gayet iyi biliyorlar ki, veya bilmeleri gerekir ki, bütün siyasi ve gayrı siyasi projektörler kendilerine fokuslanmış halde ve en ufak bir "falso"larını yakalamak için dört gözle bekleyen pek çok kişi ve kurum tetikte duruyor! Peki bu durum AKP'yi atalete ve tedirginliğe mi sevk etmeli? Kesinlikle hayır. Bilakis bu durum, yeni iktidar partisini başarı için kamçılamalıdır. Ama aynı derecede dikkatli, ölçülü, dengeli ve ülke şartlarına uygun politika yapması için de belirleyici faktör olmalıdır... Bugünkü şartlarda AKP'nin öncelikleri nelerdir? Sayın Erdoğan'ın bizzat televizyonlardan duyurduğuna göre, "ekonomik sıkıntılara ve işsizliğe çare bulmak"tır. Bu, çok yerinde bir tesbittir ve AKP'yi daha da güçlendirecek bir stratejidir. Ama basına yansıyan haberlere bakılırsa; (ki, temennimiz bu haberlerin doğruyu aksettiriyor olmaması), AKP de geçmişte Fazilet ve Saadet Partisi'nin düştüğü hatayı tekrarlamak gibi bir tehlike karşısında bulunuyor! Bu tehlike, Erdoğan'ın siyasi yasağının kaldırılması ve başbakanlık hakkını elde edebilmesi için uygulanmak istenen yöntem hatasıdır... Hep birlikte şahit olduğumuz gibi, yakın geçmişte FP ve SP, her anayasa ve kanun değişikliğinde, kişiye endeksli politika güderek, yani daha açıkçası, Erbakan'ın siyasi yasaklarının kaldırılmasını pazarlık konusu yaparak ve kişi için hukuki tasarrufa gidilmesini isteyerek, devlet ve halk nazarında büyük puan kaybına uğradı ve seçimlerde, yüzde 23 mertebelerinden, yüzde 2-3'lere düşerek silinme noktasına geldi. İşte AK Parti'nin bundan büyük ders çıkarması gerekir. Milletin Erdoğan'a verdiği kredi, Cumhurbaşkanının vereceği başbakanlıktan daha önemlidir... Elbette ki, Erdoğan'ın başbakanlık hakkı teslim edilmelidir. Ama, burada zorlamalara gidilerek yeni sıkıntılara meydan verilmemelidir. Yani sırf Erdoğan'ı başbakan yapmak için alelacele Anayasanın 109. maddesini değiştirmek gibi bir düşünce ve niyet bizce isabetli değildir. Kişiye endeksli anayasa değişikliği, gerekçesi ne olursa olsun doğru değildir. Erdoğan'a haksızlık yapıldığını herkes kabul etmektedir. Zaten Erdoğan'ın seçimlerdeki büyük başarısında bu durumun önemli payı yok mudur? Maalesef siyasi tarihimizde buna benzer ve bundan daha vahim haksızlıklar çoktur. 1950, 54 ve 57'de üst üste üç defa milletin büyük çoğunluğunun reylerini alan Menderes'in haksız yere idam edildiğini ve ancak otuz yıl sonra itibarının iade edildiğini unutmayalım. Sonuç olarak şunu ifade edelim; Sayın Erdoğan'ın başbakanlığa acil ihtiyacı yoktur. Kendisi AK Parti'nin tartışmasız lideridir. Millet ona başbakanlık yolunun da açılmasını sağlamıştır. Ama bunun alelacele değil, usulüne uygun ve sistemi sıkıntıya sokmayacak biçimde gerçekleşmesi lazımdır. Bir müddet için başbakanlığın bir başka isim tarafından deruhte edilmesi, lider olarak Erdoğan'a avantaj bile sağlayacaktır. Buna karşılık, Erdoğan'ın yasağı konusunda gösterilecek bir aceleciliğin yol açacağı yanlışlıklar, daha işin başında AK Parti'ye büyük zarar verecektir. Umarız Erdoğan ve kurmayları böyle bir hataya düşmez...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.