Arap Birliği Teşkilatı ve Gazze felaketi…

Sesli Dinle
A -
A +

Arap Birliği Teşkilatı (Diğer adıyla Arap Ligi) 22 Mart 1945’te Kahire’de kuruldu… O tarihte bugünkü Körfez ülkelerinin çoğu henüz bağımsızlık statüsünü elde edememişti. Zaten teşkilatın ilk kurucu üyeleri altı tane devletti. (Mısır, Irak, Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan, Suriye) Kuruluş maksadı, devletler arasında ekonomik, kültürel, siyasi ve sosyal ilişkileri düzenlemekti. Teşkilat zamanla genişledi ve bugün Filistin ile birlikte 23 üyeye sahip. Ayrıca birliğin, Eğitim, Kültür ve Bilim Teşkilatı (ALESCO) ile yine Arap Ekonomik Birliği Konseyi (CAEU) gibi alt teşkilatları da mevcut. Türkiye 2006 yılından beri daimî gözlemci statüsünde. Merkezi Kahire’de olan teşkilatın, maalesef bugüne kadar dişe dokunur bir icraatı söz konusu değil. Arap ülkelerini ilgilendiren bütün hayati meselelerde, teşkilat kategorik olarak etkisiz kaldı. Öyle ki, Arap Ligi zirvelerinde alınan kararların hiçbiri netice doğurmadı desek yanlış olmaz... Mesela Suriye iç savaşının doğurduğu felaket sonuçlar karşısında, bu ülkenin üyeliğini Kasım 2011 ile Mayıs 2023 tarihleri arasında askıya almaktan başka bir şey yapamadı... Örnekleri çoğaltabiliriz. Arap Baharı denilen ve 2011 yılından beri, Arap âlemini baştan aşağı kasıp kavuran dehşetli buhran karşısında, Birlik; ne Suriye’de ne Libya’da ne Yemen’de ne de başka bir yerde, siyasi ağırlığını ortaya koyarak en ufak bir çözüm üretemedi. Elbette bunun sebepleri pek çok. Ama öncelikle, tek tek Arap devletlerinin içerideki siyasi dengesizlikleri ve yönetimlerinin zaaflarından kaynaklanan girift problemlere bakmak gerekiyor. Yönetimlerin hiçbiri gerçek manada halk desteğine sahip olmayınca, dışarıya karşı egemen bir devlet gibi hareket etme kabiliyeti de ortadan kalkıyor!.. Hemen hepsi küresel güçlerin etki ve baskıları karşısında, çaresiz ve edilgen duruma düşüyor.

 

7 Ekim'den bu yana devam eden, Gazze’deki İsrail vahşeti karşısında 22 Arap devleti topluca bir kınama bildirisi bile yayınlayamadı. Yalnızca dokuz ülke ortak bildiri yayınlayabildi. Varın gerisini hesaplayın artık… Bakalım bugünkü zirve toplantısından nasıl bir netice çıkacak? Maalesef Arap âlemi topyekûn dağınıklık, gevşeklik ve dış etkilere fazlasıyla açık bir savrulma içinde. Dolayısıyla hakiki bir iş birliği ve dayanışma ortamı mevcut değil. Hiç olmadı da. Filistin Meselesinin tam yetmiş yıl boyunca bu şekilde kangrenleşmesinin sebebi burada yatıyor. Arap ülkeleri arasında gerçek bir birlik ve bütünlüğün olmaması, beraberinde bu hayal kırıklığını getiriyor. Birinci Dünya Savaşı öncesinde İngiltere ve Fransa; İkinci Büyük Harpten sonra da Amerika’nın güttüğü emperyalist politikalar, Arap dünyasını tam manasıyla sömürge durumuna düşürdü!.

İslâm İşbirliği Teşkilatında durum...

Riyad’da Arap Birliği Zirvesinin yanında bir de İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) olağanüstü toplantısı var… İİT’nin kuruluş sebebi Mescid-i Aksa’nın fanatik bir Yahudi tarafından kundaklanması idi. Eylül 1969’da Fas’ın Rabat şehrinde toplanan İslâm Zirve Konferansında, o zamanki adıyla İslâm Konferansı Teşkilatının kurulmasına karar verildi. 57 tane İslâm ülkesinin üye olduğu bu kuruluş, 2011 Haziran’ında; Kazakistan’ın başşehri Astana’da toplanan 38. Dışişleri Bakanları Konseyinde, İSLÂM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI adını aldı. Başlangıç dönemine nazaran epeyce gelişme kaydetmesine rağmen, hâlâ daha beklenen güç ve etkinliğe sahip değil ne yazık ki!.. Bunun da ana sebebi, yine İslâm ülkelerinin ekonomik, siyasi ve askerî konumlarının büyük çapta dış etkilere maruz bulunmasıdır. Hâl böyle olunca İslâm Dünyasının hak ve menfaatlerine dair gerçekçi kararlar almak imkânsızlaşıyor…

 

Mescid-i Aksa’da tam beş haftadan beri Müslümanlar cuma namazını dahi kılamıyor. Ve temelde, güya Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırılara karşı vücuda gelmiş olan İslâm İşbirliği Teşkilatı ancak bugün toplanabiliyor!

 

İslâm düşmanları bütün bu zaafları çok yakından bilip takip ettikleri için, kendi emperyalist politikalarını hiç zorlanmadan uygulamaya koyabiliyor. Mescid-i Aksa ve Filistinli kardeşlerimizin üç çeyrek asırlık esareti, bu perişanlığın neticesidir. Petrol zengini Arap devletleri, Batı ülkelerine peşkeş çektikleri paraların devede kulak misalini bile Filistin halkından esirgedikleri için, bugüne kadar Filistin devleti kurulamadı… Hâlâ daha Avrupa ve Amerika’dan gelecek yardımlarla hayatını idame ettirmeye çalışan Filistinlilerin dramı işte bu kadar büyük. Bunun sorumluları nasıl hesap verir, orasını Allahü teala bilir. Lakin vaziyet gerçekten çok vahim.

 

Şayet başta Arap memleketleri olmak üzere, İslâm dünyasında asgari seviyede bir uyanış olmazsa, bugün Gazze’de yaşanan soykırım, yarın başta Filistin’in tamamı olmak üzere pek çok başka yerde de yaşanabilir! Evet, her şeye rağmen, bugün Riyad’dan, Gazzeli kardeşlerimizi katliam ve soykırımdan koruyabilecek bir güçlü ve haysiyetli ses bekliyoruz…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Mehmet Kırıcı 11 Kasım 2023 20:30

Allahu Teala razı olsun efendim

Feti 11 Kasım 2023 10:04

Bir elin nesi var iki elin sesi var