Bir seçim zaferinden çok çok öteye…

A -
A +
 
14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri, sadece ülke yönetiminde yasama ve yürütme yetkisini belirleyen prosedür değildir… Dolayısıyla, 14 ve 28 Mayıs’ta Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın elde ettiği başarı sıradan bir seçim zaferi değildir. Ondan çok çok daha öteye, Türkiye’nin ikinci yüzyılının istikametini belirleyen ve başlatan bir büyük hamledir. Şayet böyle okunmazsa, halkımızın sandıkta verdiği tarihî karar, ortaya koyduğu siyasi tercih, eksik ve hatalı değerlendirilmiş olur. Elbette Türk milleti, engin şuurunu ortaya koyacak; Ayasofya’yı ibadete açarak hakiki fonksiyonuna kavuşturan iradeye, her şart altında destek verecekti. Ama Ayasofya’yı yeniden kiliseye dönüştürmek ve Sultanahmet Camii’ni de müze yapmak isteyen, batıl zihniyetin menhus plan ve programlarına da hiç şüphesiz set çekecekti!.. İşte necip milletimizin yaptığı tam da budur. Seçim sonuçlarını, il il; bölge bölge ve topyekûn şekilde çeşitli açılardan yorumlayabiliriz. Bu o kadar önemli değil. Önemli olan bizatihi neticedir. Türkiye’de şöyle bir kaba tasnif yapılır; seçmen kitlesinin yüzde 65’i sağ-muhafazakâr, yüzde 35’i sol-liberaldir… Bu teorik olarak doğru olabilir. Ama bir şey daha var. Bu toplumun yüzde 80’i, inanç noktasında derece derece, dindar-muhafazakârdır. Siyaseten ne kadar ajite edilirse edilsin son kertede, özündeki inanç değerlerini koruma ve kollama hassasiyetini kaybetmez.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim konuşmalarında en fazla, LGBT diye ifade edilen sapkınlığı işledi. “AK Parti’ye LGBT sızabilir mi? Cumhur İttifakı bileşenlerine sızabilir mi?” diyerek, döne döne sorduğu sorunun cevabı 14 ve 28 Mayıs seçim sandıklarında cevabını bulmuştur… Şayet karşı ittifak kazanmış olsaydı, LGBT ve yandaşları, zafer sarhoşluğuyla bu memlekette nice rezaletlere imza atacaktı kim bilir! Çok şükür buna fırsat bulamadılar. Ama böyle bir fırsatı her daim kolladıklarından emin olabilirsiniz. Şu hâlde bu tehlikeye karşı uyanık olmaya mecburuz. Şayet karşı ittifak kazansaydı, terör örgütlerinin Gezi Parkı kalkışmasında dayatmak istediği şeyler tekrar önümüze konacaktı. Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, İstanbul Havaalanı, 1915 Çanakkale Köprüsü ve Savunma Sanayiindeki bütün kritik projeler gibi, bu ülke menfaatine olan her şeye ket vurmaya, ya tamamen ortadan kaldırmaya veyahut sürüncemede bırakmaya çalışacaklardı. Bölücü terör örgütü, FETÖ ve diğer her ideolojideki terör örgütleri, mahut LGBT’cilerin de desteğiyle, topyekûn bir ifsat hareketine girişecek, memleketi perişan edecekti… Evet, bunu yapacaklardı. İlave olarak cezaevindeki mahkûm teröristleri bıraktırmak için her yolu deneyeceklerdi. Dolayısıyla, son on beş gün içinde, seçimle birlikte bu ülkenin hangi badireleri atlattığını da göz önüne alalım ve değerlendirmeleri de buna göre yapalım…
 
Normal şartlarda, Recep Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun yarıştığı bir seçimde, sonucun yetmişe-otuz oranında tecelli etmesi gerekirdi. Liderlik kalibrasyonu ve siyasi kapasite, eser ve hizmetler bakımından böyle olmakla birlikte, son seçimlere etki eden iç ve dış faktörlerin her biri kendi başına ele alınmak gerekir. Öncelikle on üç sene evvel, bir kaset kumpasıyla, Deniz Baykal’ın tasfiye edilerek; onun yerine getirilen Kılıçdaroğlu’nun, düpedüz bir “PROJE” olduğunu herkesten çok CHP’nin ileri gelenleri biliyor, ama konuşamıyorlar. Vaktiyle bunu ifşa eden Onur Öymen de şimdilerde susmayı tercih ediyor nedense!.. Evet, Kılıoçdaroğlu’nun “Millet İttifakı'nı” teşkil etmesi, HDP ile iş tutması ve son olarak Ümit Özdağ’la iş birliği yapması gibi, bütün siyasi adımların altında çok başka şeyler yatıyor. Bunu unutmamak, kurulan tezgâhların ortaya çıkması için sık sık gündeme getirmek lazım.
 
Bu seçimler Türk siyasi tarihinde, nevi şahsına münhasır bir öneme sahip. Gizli-açık, her türlü iç ve dış tezgâha, kara propaganda ve yalan dolan dalgalarına rağmen, Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti; 2002 yılından beri, bütün genel ve yerel seçimlerle halk oylamalarında, tam 16 defa kesin zafer elde etti. Bu, modern dünya tarihinde görülmemiş bir hadise… Erdoğan ve AK Parti, 2002’de Türk siyasetini âdeta resetlemişti! O dönemde pek çok siyasi aktör siyaset dışı kalarak, tasfiye oldu. Yine öyle bir durumla karşı karşıyayız. Erdoğan liderliğinde, Türk siyaseti, bir kere daha çok köklü biçimde değişim ve dönüşüm geçirecek… Ve yine bazı isimler oyun dışı kalacak!.. Diğerlerini de daha sonra konuşacağız, ama CHP’lilere bir hatırlatmada bulunarak bugünlük noktalayalım: Ey CHP, tam 73 yıldır, Türk halkından iktidar vizesi alamıyorsun. Bu milletin millî ve manevi değerlerine saygı göstermeyi öğrenmedikçe, sittin sene daha iktidar yüzü göremezsin!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.