Bütün TV kanalları birbirine benziyor

A -
A +

Yazılı ve görsel basının dördüncü kuvvet olarak kabul edildiği ülkemizde bu konudaki başrol şüphesiz özel televizyonlara ait durumda. Özellikle son yıllarda ortaya çıkan tablo, bu başrol oyuncusunun uzun süre hayatımızdaki etkinliğine devam edeceği yönünde. Peki bu etkinlik ne zamana kadar devam edecek, şu andaki durumu nasıl, yabancı sermayenin buna ne gibi etkileri olacak? İşte bu önemli soruları bu haftaki konuğum Adem Gürses'e sordum. Konu ne zaman medya ve de özellikle özel televizyonlar olsa aklıma gelen isim her zaman Adem Gürses oluyor. Çünkü kendisinin bu konuda insanı şaşırtan ciddi bir geçmişi var... Öyle ki, 1975'li yıllarda TRT ile başlayan medya serüveni, Star TV, Kanal 6, HBB, BRT ve Kanal D gibi kanalların kuruluşu ve en son olarak da Star Grubu'nun Yönetim Kurulu Başkanlığı ile devam etmiş. Tabiri caiz ise, ülkemizdeki özel televizyonların emekleme çağından, büyüyüp koşma çağına kadar geçen süreye eşlik etmiş birisi Adem Gürses. İşte bu özelliği de sohbetimizi ister istemez medya ve etkinliği konusuna yönlendirdi. Açıkçası yapmış olduğumuz sohbetten büyük keyif aldım. Umarım siz de aynı keyfi alırsınız. O zaman buyurun sohbetimize... Çeşitlilik azalıyor * Türkiye'deki birçok özel televizyonun kuruluşu aşamasında sürekli sizin isminizi görüyoruz. Bu konuda sizi cazip kılan özelliğiniz ne oldu? Aslında bu soruyu kuruluş safhasında beni davet edenlerin cevaplaması daha doğru olur ancak yine de sorunuzu cevaplandırmaya çalışayım. Öncelikle söylemeliyim ki, bir şeyi oluşturmak hazır bir düzeni sürdürmekten her zaman daha zordur. Özellikle de bir televizyonun kuruluşu gerçekten de ayrıntılı bir iştir. Öyle ki, yeni kurulmuş bir televizyona yetişmiş insanların gelişi gibi bu insanların kurulu düzenlerini bırakıp yeni bir yere gelirken size güvenmeleri de son derece önemlidir. Bu konuda gururla ifade etmeliyim ki, kurmuş olduğum televizyonlara davet ettiğim arkadaşlar her zaman benimle birlikte oldular. İşte bu sayede de hiçbir zaman kadro kurma sıkıntısı yaşamadım. Ayrıca yapımcı ve yönetmen kökenli olmamı da çok önemsiyorum. Çünkü bir işi bizzat yapabiliyorsanız, o işi yaptırmanız daha kolay oluyor. Teknik yatırıma gelince, bu kadar işletme kurmuş bir tecrübe için bunun hiçbir zorluğu olmaz ve benim için de olmadı. Hiçbir grup ve lobi içinde olmamama rağmen bu kadar televizyonun kuruluşunu yapmış olmam zannediyorum bu safhalarda bana duyulan ihtiyaçtan olsa gerek. Zaten ülkemizde bir yer düze çıkmadan o yere cesaret edebileni de çok olmuyor. Kanal sayısının önemi yok * Size göre Türk medyası nereye doğru gidiyor? Ticari olarak reklam pastasındaki büyüme geleceğin daha parlak olacağını gösteriyor. Ancak sayıdaki fazlalığa rağmen bütün televizyonlar birbirinin benzeri haline gelmiş durumda. Kendine özgü bir şeyler yapma becerisi ise giderek yok oluyor ve program çeşitliliği her geçen gün azalıyor. Arka arkaya yayınlanan dizilerden oluşan yayınlar bütün televizyonları birbirinin benzeri haline getirdi. Kurum imajı yok olunca da kurum alışkanlıkları program alışkanlığına dönüştü. Bugün televizyon kanalları logolarını kaldırdığınızda tanınması güç kanallar haline geldi. Halbuki, BBC logosunu kullanmadığında dahi herkes o televizyonun BBC olduğunu kolayca biliyor. Zannediyorum bu örnek ne demek istediğimi açık bir şekilde ortaya koyuyor. * Bugün ülkemizde çok sayıda televizyon kanalı mevcut ve halen de kurulmaya devam ediyor. Bunun sebebi kanal sayısının ülkeye yetmemesi mi? Açık bir şekilde söylemek gerekirse, Türkiye'deki kanal sayısı Türkiye için yeterli ve hatta fazla bile. Bana göre bu konuda kanal sayısının hiçbir önemi yok. Çünkü kendisini izlettirmeyen bir televizyonun varlığı kimsenin umurunda olmaz. Tekelleşme diyemeyiz * Medyada bir tekelleşme söz konusu mu? Bizim sistemimizde bu sorunun muhatabı devlettir. Çünkü bizim gibi ülkeler kanunlara uygun bir şekilde yönetilmektedir ve eğer şu andaki durumun haksız bir rekabete sebep olduğu düşüncesi insanlarda varsa, bu yasalarda da var olmalıdır. Ancak şu anda Rekabet Kurulu'na göre medyada bir tekelleşme söz konusu değildir. Kanaatimce şu anda medyadaki durum tekelleşme olarak nitelendirilemese bile güç dengelerinin birbirine yakın olmadığı açık bir şekilde ortadır. ¥ Sizi bundan sonra ne gibi projelerde göreceğiz? Bilemiyorum. Kısmet... >>> Türk medyası beklenenden hızlı gelişti "Medya, aslında her yerde aynı medya. Fakat Türk medyası, diğer medyalara nazaran çok süratli ve kendisinin dahi hazmedemediği bir gelişim içinde" diyen Adem Gürses şunları söyledi: Tabii ki bu büyüme, biraz acele ve tam olarak yerine oturmadan gerçekleştiği için de zaman zaman hormonlu bir büyüme şeklinde kendini gösteriyor. İşte bu sebeple, Türk medyasının tam olarak yerine oturduğunu söylemek son derece güç. Bu durumu 'kaos' olarak nitelendirmek de yanlış, ancak 'kaostan çıkıp da yolunu yavaş yavaş bulması gereken bir hal' şeklinde değerlendirmek sanıyorum yanlış olmayacaktır. Türk medyasının; yazılı ve görsel olmak üzere iki ayağı var. Görsel ayağı bakımından Türk medyasına baktığımızda, hiçbir ülkede Türkiye'deki kadar kanalın olmadığını görüyoruz. Bunun da sebebi, ülkemizdeki medya koordinatlarının tam olarak yerine oturmaması. Bugün Türkiye'de medya herkesin merakı. Sanki herkesin ikinci mesleği medya. Bu konuda fikri olmayan da yok. Olaya bu yönü ile bakınca, medyanın insanların hayatlarını doğrudan etkileyen ve yönlendiren özelliğinin göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. >>> Kalitesizlik yarışı yapılıyor Medyanın temel görevinin, yaptığı yayınlarla kamuoyunun serbestçe oluşumunu sağlamak olduğunu söyleyen Gürses, "Ancak, dünyanın her yerinde medyanın yönlendirici rol üstlendiği bir gerçektir. Ülkemizdeki medyanın toplumu yönlendirme gayretinin daha fazla olduğu açıktır. Bu durum, özellikle de haberin oluşturulması şeklinde kendini göstermektedir. Halbuki, haber yansıtılır. Çünkü olmayan bir şey haber yapılamaz. Evet, haberin içinden özel şeyler çıkartılabilir ancak bugünün medyası bundan çok daha farklı bir şey yapmaktadır. Dolayısı ile günümüz medyası tartışılacak bir durumdadır ve medyaya yabancı girişi ile yeni bir safha başlayacaktır. Türkiye'nin özel konumu da medyayı bu yönde etkileyecektir. Çünkü Türkiye'ye ne kadar ilgi olursa o oranda Türk medyasına da ilgi artacaktır. Fakat özellikle yayıncılık açısından söylemeliyim ki, Türkiye'nin kendine mahsus bir medya ve yayıncılık felsefesi ne yazık ki oluşmamıştır. Bugün medyadaki yarış, yeni bir şey oluşturmakta değil, kalitesizlikte yaşanan bir yarış haline gelmiştir" şeklinde konuştu. >>> Yabancı ilgisi şaşırtıcı değil Türk televizyon kanallarına yabancıların ciddi bir ilgisinin olduğunu söyleyen Gürses, "TGRT'nin devrinden sonra bunun daha da hızlanacağını düşünüyorum. Bunun iki önemli sebebi var; birincisi ticari, yani bugün radyo ve televizyonlar için ayrılan reklam bütçesinin yılda 1.5 milyar dolara yaklaşacağı bekleniyor. Özellikle birinci gruptaki televizyonların her birinin reklam geliri beklentisi 200 milyon doların üstünde ve bu rakam çok ciddi bir kârlılığın ifadesidir. Çünkü bu televizyonların gider bütçeleri en çok 100-110 milyon dolar civarında. Yani, bugün gereği gibi yapılan televizyon işletmeciliği kârlı ve cazip bir iş kolu haline gelmiş durumda. İkinci sebep ise, bulunduğumuz coğrafyadan kaynaklanıyor. Gerek siyasi ve gerekse ticari açılım için Türkiye son derece cazip bir ülke ve bu sebeple bana göre Türk medyasına olan yabancı ilgisinde şaşırtıcı bir durum yok" dedi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.