Milliyetçiliğin özü insandır

A -
A +

> "Kendi ülkesinin yurttaşlarını başka ülkelerin yurttaşlarının haklarına saldırmadan, daha özgür, daha zengin ve daha güvenli kılmak." Bu tariften hareketle, milliyetçiliğin temelinde sözünü ettiğimiz bu üç kavramın yer aldığını söyleyebiliriz. > Bana göre Türkiye'nin yegâne milliyetçi projesi, kuşkusuz Avrupa Birliği projesidir. Bugüne kadar müsbet ve uygulanabilir olarak karşımıza çıkan projeler arasında AB dışında bu üç hedefe hizmet edecek başka bir proje hatırlamıyorum. > Bence bundan sonra tartışılacak olan husus, 2006 yılında dünyada ve Türkiye'de maddî temeli sarsılan milliyetçiliğin nasıl bir şekil alacağı ve ne mânâya geleceği konusudur. Kanaatimce bundan sonra sıklıkla bu konuyu tartışacağız. Geçtiğimiz hafta boyunca ülkemizin gündeminde yine Avrupa Birliği ve öne sürdüğü şartlar vardı. Tabii bu duruma yazılı ve görsel basın da kayıtsız kalmadı; Avrupa Birliği konusu ülkemiz gündeminin en üst sıralarına oturdu. Ancak bu sefer bir farklılık vardı. Bu farklılık, Avrupa Birliği'nin şartlarına karşı farklı kesimlerden gelen değişik tepkilerdi. Öyle ki, daha önceki yıllarda ülkemizin Avrupa Birliği'ne girmesi konusunda ne gerekiyorsa onun yapılması gerektiğini ifade eden birçok eski devlet adamı, katıldıkları televizyon programlarında bu dayatmaların karşısında artık 'yeter' deyip, Avrupa Birliği sürecini askıya almamız gerektiğini ifade etti. Bu tartışmalar sırasında üzerinde en çok durulan kavram ise milliyetçilik oldu. Aslında bu durum çok da şaşırtıcı değildi. Özellikle son yıllarda milliyetçilik kavramı, üzerinde en çok durulan ve tartışılan kavramların başında geliyor. Öyle ki, söylem ve düşünce itibariyle birbirinden kesin çizgilerle ayrılmış birçok siyasi görüş dahi bugün öyle ya da böyle milliyetçilik kavramı üzerinde birleşmiş durumda. İşte ben de bu sebeple, konuğum Bahçeşehir Üniversitesi Akademik İşlerden Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Eser Karakaş ile hem milliyetçilik kavramını, hem de bu kavramın Avrupa Birliği sürecindeki etkilerini konuştuk. Sayın Karakaş, birçok konuda önemli birikimlere sahip bir bilim adamı olmasının yanı sıra, sıcakkanlı ve beyefendi tavırları ile de karşısındaki insanları rahatlatan bir yapıya sahip. Kendisiyle güzel ve hoş bir sohbet gerçekleştirdiğimi düşünüyorum. Umarım siz de aynı keyfi alırsınız. O halde buyurun sohbetimize... * Özellikle son dönemlerde ülkemizde milliyetçi tabirler yeniden ön plana çıkmaya başladı. Bir akademisyen olarak milliyetçilik denildiği zaman ne anlıyorsunuz? Milliyetçilik meselesi üzerine çok kafa yormuş bir iktisatçı olarak, dışlamacı olmayan hiçbir milliyetçilik tarifi ile karşılaşmadım. Bazılarına bu tarif çok kuru gelebilir, fakat imparatorluklar döneminin sonu ve ulus devletlerin kurulması aşamasında, saray burjuvazisi için yeni yeni oluşmaya başlayan ve kendisine bir pazar oluşturmak ve bu pazarı dışarıya karşı korumak için oluşturulan korumacı ekonomik modelin politik üst yapısına milliyetçilik denir. Örneğin Almanya, 19. yüzyıl başlarında ulus devlet olmuş, daha sonra da zor bela Gümrük Birliği'ni kurmuş ve dışa karşı müthiş bir korumacı sistem getirerek Alman ekonomisini geliştirmiştir. Kanaatimce, milliyetçiliğin bu durumu günümüze kadar da fazla değişmemiştir. Fakat günümüzde, ekonomik sınırların mânâsını yavaş yavaş yitirmeye başlaması ve ekonomik malların, hizmetlerin ve sermayenin sınır ötesi bir hale gelmesi milliyetçiliğin maddi kökenini artık bitirmiştir. Ancak tarihte de çok iyi bilinir ki, maddi temeli biten konuların üst yapıdaki şekillenmeleri inatçıdır ve öyle 1 haftada değişmezler. İşte bu mânâda milliyetçilik de daha bir süre varlığını devam ettirecektir. Dolayısıyla benim için milliyetçiliğin tarifi gayet açıktır ve bana göre hiç bir maddi temeli kalmamıştır. Çünkü maddi temeli en azından yirmi yıldır sorgulanmış ve incelenmiş olan milliyetçilik, bir ulus devlet ideolojisidir ve günümüzde ulus devlet modeli ekonomik mânâda aşılmıştır. Bence bundan sonra tartışılacak olan husus, 2006 yılında dünyada ve Türkiye'de maddi temeli sarsılan ve dönem dönem de saldırganlaşabilen milliyetçiliğin nasıl bir şekil alacağı ve ne mânâya geleceği konusudur. Kanaatimce bundan sonra bu konuyu tartışacağız. * Buradan hareket edersek, size göre bundan sonra milliyetçilik nasıl bir şekil alacaktır? Pope'nin toplumların yapısı hakkında yapmış olduğu temel ayırım bu konuda çok önemlidir. Kapalı toplumlarda kapalılık, hem ekonomik hem de siyasi biçimde tezahür eder. Ancak, bu kolay bir süreç değildir. Çünkü kapalı toplumlar yavaş yavaş açılırlar. İşte bu süreç gerçekleşirken de kapalı toplumun oluşturmuş olduğu maddî ve mevkiî rantlar çöker, haliyle kendi rantları elinden kaçan eski ve geleneksel unsurların bu süreçte "aman ne iyi oldu" demelerini beklemek de akılsızlık olur. Ancak, buradaki eski ve geleneksel unsurların saldırganlaşması da bana göre çok tabiidir. Çünkü bir sistem değişiyor ve bu sistem değişirken de sizin yıllardır elinizde tuttuğunuz maddi ve mevkiî rantlar bir anda elinizden gidiyor. Yani tersine dönen bir süreç söz konusu. Aslında bugün için yaşadığımız milliyetçilik yaygaralarının temelinde de bu sebep yatmaktadır. * Bugün milliyetçi tabirlerin halen popüler olduğu ve toplumları etkilediği önemli bir gerçek. Bu konuda farklı bir milliyetçilik tarifi yapılması gerektiğini mi düşünüyorsunuz? Eğer 2006 yılında halen milliyetçilik diye bir kavramdan bahsediliyor ve bu kavram bir üstyapı kurumu olarak varlığını sürdürüyorsa, bu kurumu dışlamacı ve kendini başkalarına göre açıklama biçimi olarak değil de, şu şekilde tarif edebiliriz: "Kendi ülkesinin yurttaşlarını başka ülkelerin yurttaşlarının haklarına saldırmadan, daha özgür, daha zengin ve daha güvenli kılmak." Bu tariften hareketle, milliyetçiliğin temelinde üç kavram bulunmalıdır: Kendi yurttaşlarını daha "özgür", daha "müreffeh" ve daha "güvenli" kılmak. * Bugün Avrupa Birliği'ne karşı olan kesimlerin buluştukları ortak kavram milliyetçilik. Bu konu hakkındaki düşünceleriniz neler? Biraz komik olacak ama, bana göre Türkiye'nin yegâne milliyetçi projesi Avrupa Birliği projesidir. Aslında bugüne kadar oluşmuş yegâne milliyetçi proje de AB projesidir. Çünkü, somut ve uygulanabilir olarak karşımıza çıkan projeler arasında AB projesi dışında üç hedefe hizmet edecek başka bir projeyi hatırlamıyorum. Bu bakımdan, AB projesi kendi yurttaşını daha zengin, daha özgür ve daha güvenli kılan bir projedir. Bu konuda hiçbir kuşku yok. > "Ulus devlet bitmiştir" * Avrupa Birliği projesi, ulus devlet modelini ortadan kaldırdı mı? AB projesinin oluşumunda anlaşmazlıklar ve kavgalar mevcut olmakla birlikte, bu konudaki hakim fikir, AB projesinin insanlık tarihinin meydana getirdiği en güzel proje olduğu yönündedir. AB projesi, sizin de sorunuzda belirttiğiniz üzere, ulus devleti aşma projesidir. Bu noktada da, ulus devletlere baktığımızda bu devletleri tarif eden en temel unsurlardan birinin para olduğunu görürüz. Örneğin; Orhan Bey Bursa'yı fethettiği zaman önce kendi adına bir sikke bastırmış, daha sonra da bir kiliseyi camiye çevirip hutbe okutmuştur. Hutbe okutup sikke bastırmakla anlatılmak istenen, buranın egemenliğinin kendi elinde olduğunu göstermektir. Para, milli devletin egemenlik simgesidir. İşte AB devletleri de kendi paralarından vazgeçip, milli devlet olarak inanılmaz bir şey yaptılar. Yani AB ile birlikte milli devlet modeli de aşılmış durumdadır. Günümüze baktığımızda görüyoruz ki, ulus devletin tarihsel kategorisi artık sona ermiştir. Tarihte feodal dönemler vardı, imparatorluklar dönemi başladı, daha sonra bu dönem bitti, ulus devlet modeli çıktı. Fakat, ulus devlet yapısı 200-250 seneyle en kısa süreni oldu. Tabii, ulus devlet dönemi bitti derken, ulus devletler kapıyı kitleyip "hadi iflas ettik, gidiyoruz" demiyorlar. Yavaş yavaş tarihsel bir kategori olarak sona eriyorlar. Ancak, bunun ne kadar süreceği bilinmez. Yani, Almanya ve Fransa gibi ülkeler daha bin yıl futbol maçı yapar ve tribünlerde Almanlar Almanya için, Fransızlar da Fransa için bağırırlar ama, bu durum folklorik olarak sürer. > Milliyetçiliğin 3 sac ayağı * Türkiye'deki milliyetçilik anlayışı, olumlu milliyetçilik tarifinize ne kadar uyuyor? Türkiye'deki milliyetçilik anlayışına baktığımızda, gerçekten de çok ilginç şeylerle karşılaşıyoruz. Çünkü Türkiye'de, milliyetçilik tabirlerini dillerinde en çok pelesenk eden kesimlerin somut teklifleri ne yazık ki ülke yurttaşlarını daha özgür, daha müreffeh ve daha güvenli kılmaya yönelik değil. Bu kesimlerde güvenlik kavramı ön planda olmasına rağmen, teklif ettikleri şey tesirli bir güvenlik anlayışı değil. Aynı zamanda ülkedeki yurttaşların büyük bir bölümü ne yazık ki özgür ve müreffeh de değiller. Dolayısıyla böyle bir ülkenin güvenliğinin sürdürülmesi konusunda ciddi tereddütlerim var. Bu açıdan milliyetçiliği biraz önce belirttiğim üç kavram çerçevesinde düşünmek ve "milliyetçiyim" diye ortaya çıkan her kişiye, "Peki senin ileri sürdüğün toplumsal proje, bu üç kavrama ne oranda uyuyor?" sorusunu sormak gerekir diye düşünüyorum. Eğer kendi yurttaşını daha özgür kılmıyor, toplumsal projelerin kişi başına geliri 3500, 4000 dolar sınırından daha yukarıya taşıyamıyor ve insani gelişmişlik endekslerinde hep seksenli doksanlı sıralarda kalıyorsan, bu nasıl milliyetçiliktir diye sorarlar adama.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.