"... Evet, insan ruhunu yenmek mümkün olmuyor. Dünyada hiçbir ordu bu kadar sürekli ayakta kalamaz. Sadece bugün 1800 şarapnel attık. Aylardan beri gece gündüz savaş gemilerimiz mevzilerini bombalıyor. Son derece hırpalanmış Türkleri koruyan inandıkları Allah'tan ayırmak için başka ne yapılabilir!..." Müttefik Orduları Başkomutanı General Jean Hamilton "Bir asker için mutluluk denen bir şey varsa, Türkler ile omuz omuza savaşmaktır diyebilirim. Fakir insanlardı; buğday kırığından yapılmış çorba en önemli yemekleriydi; sağlıksız su içerlerdi; çamur barınaklarda yatarlardı; fakat en modern silah ve araçlarla donanmış düşmanlarına karşı aslanlar gibi savaşırlardı... Bu insanların kalplerinde sadece ve sadece ulvi bir vatan sevgisi vardır. Ölüme onlar kadar gülümseyerek giden bir millet ferdi daha görmedim." Beşinci Osmanlı Ordusu Komutanı Mareşal Liman Von Sanders Bir destanda bir kelime; belki bir nefes olabilmek için can verilir mi? İşte sözün bittiği yer... Alternatif Bakış'a bu haftaki konuğum değerli yazar ve tarihçi Mehmed Niyazi Özdemir oldu. Kendisi ile Çanakkale Savaşı'nı; tarihteki yerini ve günümüze yansıyan etkilerini konuştum. Ötüken Yayınevi'nden çıkan ve 'Çanakkale Mahşeri' isimli kitabı bugüne kadar 48 baskı yapan Sayın Özdemir, tarihimizin en önemli savaşlarından biri olan Çanakkale Zaferi hakkında çok çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Umarım sohbetimizden keyif alırsınız. O zaman buyurun sohbetimize... * Değerli Hocam, hiç şüphesiz Çanakkale Savaşı'nın Dünya Tarihi'nde çok önemli bir yeri var. Ancak bu savaşın diğer savaşlardan en önemli farkı; dünyayı etkileyen bir savaş olması. Bu konu hakkında neler söylemek isteriniz? > Müslümanlara güven kazandırdı Bu soruya benden ziyade Çanakkale Cephesi'nin açılmasında bir numaralı rolü oynayan Churchill'in cevap vermesi daha yerinde olur. Kendisi diyor ki, "Çanakkale Savaşı, yenilmez donanmamızın üçte birini suya gömen, üçte birini de kullanılamaz hale getiren bir savaş oldu. Çanakkale'yi geçemememiz, önce beni politikanın 25 sene dışına itti. Savaş, 2.5 sene uzadı; 8.5 milyon Avrupalı öldü; Rusya komünist oldu. Rusya komünist olurken 30 milyon; Çin'i komünist yaparken de 50 milyon insan öldü. Çanakkale geçilemeyince Müslümanlar ve üçüncü dünya milletleri güneş batmayan İngiliz İmparatorluğu'nun gücünden ve Avrupa'nın ihtişamından şüphe etmeye başladılar. Bu şüphe, onların bağımsızlık arzularını fişekledi. Öyle ki, biz, Pakistan, Hindistan, Bangladeş ve Arap ülkelerini; Hollanda, Endonezya'yı, Belçika da Kongo'yu kaybetti". Zannediyorum Churchill'in bu sözleri bu soruya yeterli bir cevap veriyordur. Eğer bugün Churchill yaşasaydı, bu sözlerine şunları da ilave etmek zorunda kalırdı; "Rusya komünist olmasaydı, insan metafiziğini kaybetmez, sorumluluk duygusundan mahrum kalmazdı; yani Rus Devleti dağılmanın eşiğine sürüklenmezdi. Çünkü eğer Rusya komünist olmasaydı, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan, Tacikistan, Baltık Cumhuriyetleri ve Doğu Avrupa ülkeleri gün ışığına çıkmazlardı". Zannediyorum bu tespitler dahi Çanakkale şehitlerinin kanlarının ne kadar asil olduğunu göstermeye yetmektedir. > Cumhuriyetin önsözü * Peki bu Zafer'i, Türk Tarihi açısından değerlendirirsek, size göre Çanakkale Savaşı'nın Türk Tarihi açısından önemi nedir? Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, Çanakkale Savaşı, Türkiye Cumhuriyeti'nin önsözüdür. Öyle ki, Kurtuluş Savaşı'nda adlarını duyduğumuz ve varlıkları ile her zaman iftihar ettiğimiz bütün komutanları Çanakkale Savaşı'nda görüyoruz. Mesela, Kurtuluş Harekatı'nın Başkomutanı Mustafa Kemal; Çanakkale'de yarbay olarak, 72. ve 77. alaylardan oluşan 19. tümenin başındadır. Yine efsanevi Genelkurmay Başkanımız Mareşal Fevzi Çakmak, Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir, Ali İhsan Sabis, Ali Fuat Cebesoy, Cafer Tayyar ve Deli Halit Paşa gibi birçok değerli paşa da Çanakkale Savaşı'nda ya binbaşı, ya yarbay, ya da albay olarak görev yapmıştır. Dolayısı ile Çanakkale Savaşı son dönem tarihimizin en önemli laboratuvarı durumundadır. > Doğru anlatalım * Size göre, Çanakkale Savaşı'nı yeterli bir şekilde değerlendirebiliyor muyuz? Ben her zaman söylüyorum; maalesef millet olarak tarihimize bir Patagonyalı kadar yabancıyız. Bu yabancılık, Çanakkale'de de devam etmektedir. Ne yazık ki, insanlar oraya da sempati veya antipatilerle yaklaşıyor. Bu sebeple de bu savaşın dehşetini, büyüklüğünü ve önemini yetişen genç nesillere anlatamıyoruz. Eğer bu savaşı hurafeden ve mübalağalardan arındırarak, doğru bir şekilde anlatabilirsek, inanın bu savaş bir kalabalığı millet yapar. * Siz neredeyse Türkiye'nin her şehrinde konferans vermiş bir aydınımızsınız. Size göre halkımızın Çanakkale Savaşı'na olan ilgisi nasıl? Gerçekten de çok fazla. Ancak ne yazık ki halkımız, Çanakkale'ye göstermiş olduğu bu ilginin karşılığını alamıyor. Çünkü aslı astarı olmayan o kadar hikâye var ki. > Resmi rakamlar yanlış * Çanakkale Savaşı'nda vermiş olduğumuz şehit sayısında net bir rakam olmamakla birlikte, bu konuda ortak bir sayı da yok. Bu konuda önemli araştırmalar yapan birisi olarak, size göre Çanakkale'de ne kadar şehit verdik? Resmi rakamlara göre şehit sayısının 57 bin olduğu söyleniyor. Ancak bu rakam, o dönemde çıkan bir gazeteye ait. Bu konu ile ilgili daha ayrıntılı kaynaklarda ise bu rakamın 253 bin olduğu görülüyor. Karşımızdaki müttefiklerin resmi rakamlarına göre, İngilizlerin 202 bin, Fransızların ise 79 bin kaybı var. Müttefik güçlerinin silah üstünlüklerini de düşünürsek, 57 bin rakamının gerçekten de uyduruk bir rakam olduğunu görürüz. Ayrıca Çanakkale'den hastanelerimize 68 bin 810 yaralı, 20 bin 492 de hasta intikal etmiş. Bunların dışında 15 bin 205 kişi de hava değişimi için gönderilmiş. Bu yaralıların bir kısmı "bilhassa beyin sarsıntılarına uğrayanlar" İstanbul'a gönderilmiş. İstanbul'daki 47 hastanede yapılan çalışmalara dair, sağlık dairesi istatistik şubesi yetkilisi Dr. Rıfkı Bey'in rakamları bulunmaktadır. Fakat bu rakamlardan kaçının Çanakkale'den geldiği belirtilmemektedir. Deli Halit Paşa'nın hikâyesi * Hocam, bir husus dikkatimi çekti. Siz, her zaman bir Türk paşasına 'deli' demenin yakışık olmadığını ifade ederken, Halit Paşa'yı bu sıfatla ifade ettiniz. Acaba bunun nedeni nedir? Evet, bir Türk paşası için 'deli' sıfatını kullanmak insanın dilinin kurumasına sebep olur. Fakat muhteşem paşamıza o sıfatı ben değil, tarih vermiştir. Bilindiği üzere 'deli' kelimesi, sıra dışı anlamındadır. Rivayet edilir ki, Aziziye Cephesi'nde çok çetin savaşlar oluyormuş. Bir Rus mitralyözü askerimize çok sıkıntı veriyormuş. Bir gece o mitralyöz yuvasında büyük bir boğuşma başlamış. Öyle ki, oradan gelen boğuşma seslerini duyan Türkler ve Ruslar büyük bir telaşa kapılmışlar. Boğuşmanın bitmesinin ardından, karanlıklar arasından Yüzbaşı Halit çıkmış. Yüzbaşı Halit, bir elinde Rus askeri, diğer elinde ise Rus mitralyözü ile görünmüş. Paşa, Yüzbaşı Halit'e mitralyözle birlikte Rus askerini neden getirdiğini sorunca, Yüzbaşı Halit de, "Paşam, biz belki bu silahı kullanamayız, eğer biz kullanamazsak buna kullandırırız" demiş. İşte göstermiş olduğu bu aşırı cesaret de Halit Paşa'nın isminin önüne 'deli' sıfatının eklenmesine sebep olmuş. > Sabah kalkan kitap yazıyor * Çanakkale Savaşı'nın edebiyatımızdaki yeri hakkında neler söylemek istersiniz? Daha önceki yıllarda Çanakkale Savaşı'nın edebiyatımızda hiç yeri yoktu. Fakat son dönemlerde Çanakkale'ye ziyaretler çoğalınca, herkes bundan bir parsa kapmak amacı ile roman yazmaya başladı. Öyle oldu ki, sabahleyin kalkan romanını yazmaya başladı. Elbette ki, bir konu hakkında ne kadar roman ve hikaye yazılırsa o kadar güzel olur ancak gerekli emeği ve gayreti sarf etmeden, bir konuyu ciddiyeti ile ele almadan onu kaleme dökmek, o işi sadece sulandırmaktır o kadar. Ve böyle bir düşünce tarzının şehitlerimizin ruhaniyeti ile bağdaşacağına da inanmıyorum. > Alman profesörün Çanakkale ilgisi * 'Çanakkale Mahşeri' isimli romanınız Türkiye'nin en çok satan kitapları arasında yer alıyor. Bu kitabı yazmanızın arkasındaki sebepler nelerdir? Almanya'da eğitim görürken, katılmış olduğum bir toplantıda daha önceden Türk olduğumu öğrenen yaşlı bir Alman profesör yanıma gelerek, büyük bir ciddiyetle bana 'bir daha Çanakkale'yi yapabilir misiniz?' diye sordu. Evet, Çanakkale Savaşı'nı rahmetli babamdan ve arkadaşlarımdan duyardım ancak yabancı birisinden böyle bir soru duymam sonucunda işin ciddiyetini biraz daha iyi kavradım. Daha sonra yabancı kişilerden bu yönde birçok soru daha duydum. Ve bu sorular, Çanakkale'yi benim nezdimde çok farklı bir konuma getirdi. Bu konuyu araştırmaya başladığımda gördüm ki, Alman tarih kitaplarında Çanakkale ile ilgili birçok hatırat varken, Türkiye'deki kütüphanelerde Çanakkale ile ilgili sadece 24 tane hatırat var. Bu 24 hatıratın içinde İnteğe topçusu 30 sayfalık hatıratı da dahildi. Hiç unutmam, bir gün kütüphanede otururken son dönem tarihimize dair yayınlar yapan bir yayınevinin sahibi kütüphaneye uğradı ve Çanakkale romanı hakkında çalıştığımı ona söyleyince bana "Çanakkale ile ilgili ne yazacaksın ki? Düşmanlar oraya gelmiş, bizim orada bulunduğumuzu görünce de çekilip gitmişler" dedi. İşte bu ve buna benzer yanlış düşünceler de beni bu romanı yazmaya adeta mecbur etti.