Müşriklerin saldırısına uğrayıp bayılan Hz. Ebû Bekir gözlerini açtığında ilk sözü, "Allahü teâlânın Resûlü nasıllar?" oldu. Anası Ümm-ül Hayr, "Yemîn ederim ki, benim hiç haberim yok!" cevabı üzerine "Öyleyse sorup, öğreniver!" dedi. Annesi yalvaran oğlunun hatırı için, evden çıktı. Epeyce sonra geldi. Yüzü gülüyordu: - Müjde oğlum! Merak ettiğin zât, Erkam'ın evinde bulunuyorlarmış. Hz. Ebû Bekir'in gözleri parladı. Sanki dünyalar onun olmuştu. Anacığı ise, elinde yiyecek bir şeyler uzatıyordu. - Yine de gidip O'nu kendim görmedikçe, ahdim olsun, boğazımdan ne su, ne yemek geçmiyecektir, deyince, kadıncağız şaşırdı. Ortalık kararıp, herkes evlerine kapanıncaya kadar beklediler. Sonra, Hz. Ebû Bekir'in koltuklarına girip, sokağa çıktılar. Doğruca Hz. Erkam'ın evine yollandılar. Peygamber efendimizi sağ-sâlim görünce; sarılıp öpmeye, koklamaya başladı. Dâr-ül Erkam'da bulunan Müslümanlar da, onu öpüyorlardı. Bu göz yaşartıcı sahne, uzun zaman devam etti... Peygamber efendimizin şefkatli bakışlarından, kendisine çok acıdığını hisseden Hz. Ebû Bekir ricâda bulundu: - Yâ Resûlallah! Anam, babam, size fedâ olsun. Lütfen, benim için üzülmeyiniz. Çünkü o kâfirler, yüzüme biraz fazlaca vurdular, o kadar. Fakat şu benim vefâlı anacığım, çocukları için çok merhametlidir. Onun için Allaha duâ buyursanız da, hidâyete kavuşsa ve böylece de, Cehennem ateşinden kurtulmuş olsa? Sevgili Peygamberimiz tebessüm ettiler. Sonra, Allahü teâlâya duâda bulundular. Ümm-ül Hayr hazretlerine, îmân ve İslâmı teklif ettiler. O temiz kalbli ana, hiç tereddüt etmeden Müslüman oldu. Kurtuluşa erdi. Böylece Hz. Erkam'ın evi, bir kere daha bereketini gösterdi. Çok geçmeden Hz. Hamza da, Müslümanlar arasına katılınca; sayıları 39'a yükseldi. Peygamber efendimizin o bahadır amcaları ile, Müslümanların gücü çok yükseldi. Çünkü onun kılıcının keskinliği, herkes tarafından iyi bilinmekteydi. Bütün Mekkeliler, Hz. Hamza'nın cesâret ve kahramanlığından korkarlardı.