İslam büyükleri, borçlularını sıkıştırmazlardı. Malı olup da, ziyân ile satmadıkça veya muhtaç olduğu bir şeyi satmadıkça, ödeyemeyecek bir hâlde olanların ödemesine zaman vermenin ihsân olduğunu ve sadaka sevabı kazanılacağını bilirlerdi. Resûlullah Efendimiz buyurdu ki: "Kıyâmette bir kimseyi hesaba çekerler ki, çok günah işlemiş, hiç iyilik yapmamış. Sen dünyada hiç iyilik yapmadın mı? derler. Hayır, yalnız çırağıma derdim ki, fakir olan borçluları sıkıştırma! Ne zaman ellerine geçerse, o zaman vermelerini söyle. İstediklerini yine ver. Boş çevirme!, Allahü teâlâ (Ey kulum! Bugün sen fakir, muhtaçsın! Sen dünyada benim kullarıma acıdığın gibi, bugün biz de sana acırız) buyurarak onu affeder." Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Bir Müslümana, Allah rızası için ödünç veren kimseye, her gün için sadaka sevabı verilir. Fakirden, alacağını çabuk istemeyene, her gün için malın hepsini sadaka vermiş gibi sevap verilir." Bunun için büyüklerimizden öyle kimseler vardı ki, borcun getirilmesini arzu etmezdi. Her gün, o malı sadaka vermiş gibi sevap kazanmayı tercîh ederlerdi. Bir hadis-i şerifte de şöyle buyuruldu: "Sadaka verilen her dirhem için on sevap, ödünç verilen her dirhem için ise, onsekiz sevap vardır. Çünkü, borç, ihtiyacı olana verilir. Sadaka belki, ihtiyacı olmayanın eline düşebilir." Borçlu kimse de bunu istismar etmemelidir. İstemeye vakit bırakmadan önce vermelidir ve kendi eli ile ve ayağına gidip vermelidir. Onu, birisini göndermeye mecbûr bırakmamalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki, "En iyiniz, borcunu iyi ödeyeninizdir." Bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki: "Ödünç alan bir kimse, iyice ödemeyi niyet ederse, borcunu ödemesi için, melekler ona duâ eder." Bir kimse, malı olduğu hâlde, borcunu ödemeyi bir saat geciktirirse, zâlim ve âsî olur. Namaz kılarken de, oruç tutarken de, uykuda da, yâni her ân, lânet altında bulunur. Borç ödememek öyle bir günahtır ki, uykuda bile durmadan yazılır. > Tel: 0 212 - 454 38 21 www.mehmetoruc.com e-mail: mehmet.oruc@tg.com.tr