Türkler fethe, Rumlar da savunmaya hazırlanıyorlardı. Denize gerilen zincir de bunlardan biriydi fakat Sultan Mehmet, Haliç'e girmeye kararlıydı. Bunun hesabını ise çoktan yapmıştı... Yaklaşık on beş sene önce, henüz bir çocukken kırmızı kaplı defterine çizdiği hayalini şimdi gerçekleştirmenin zamanıydı. Küffar denize zincir çekmişse Mehmet Hân da gemilerine dağı aşırtırdı!.. Annesi; "imzaların neden çektiriye benziyor" diye sorduğunda cevap vermemişti ama önce imzasını gemilere, sonra da gemilerini tuğrasına benzetmişti! * "Sırrımı sakalımın bir kılı bilse onu koparıp atarım" diyen Fatih'ten emri alan Osmanlı askerleri önce ormanlık yolu açtılar. Sonra döşedikleri ağaç kızakları yağladılar. 70 kadar gemi önce Tophane sahilinden karaya çekildi. Sonra Boğazkesen yokuşundan akıl almaz bir gayretle (şimdiki Galatasaray Lisesi yanına) çıkıldı ve (şimdiki Pera Palas yanından geçerek) Kasımpaşa'dan Haliç'e indirildi... O gece Rumlardan bir mecnun: "Karşı dağın tepesinde Sultan Mehmet'in tuğraları var! Biri kaybolurken yenisi görünüyor!" Diye çok bağırdı ama; "bu adam sarhoş olmuş" deyip kovdular onu! * Nisan ayının 22'nci sabahıydı. Mehmet Han'ın tuğrasına benzeyen Türk gemileri Haliç sularındaydı... 22 Nisan "TUĞRA GÜNÜ"ydü! Tuğra Günü; 22 Nisan'dı!.. Bizanslı tarihçi Dukas bile 22 Nisan sabahı için şöyle diyor: "Böyle bir harikayı kim gördü ve kim işitti? Zamanımızın İskender'i olan II. Mehmet, karayı denize dönüştürdü ve gemileri dalgalar yerine dağların tepesinden geçirdi..." NOT: Çoğu kimsenin Tuğra Günü'nü bu seneye kadar hiç kutlamamış olması, bizim hassasiyetimizi eksiltmez. Bugün Tuğra Günü'dür ve anlamı hakkında yazışıp/konuşmak lazımdır! Öyle değil mi? Ayrıca bahsi geçen o kırmızı defter ile çektiriye benzeyen tuğranın resmini muammererkul.com sitemizde görebilirsiniz.