Picasso demiş ki: "Bütün çocuklar artist doğar, biz onları eğitir, başarısız yaparız!" Onun kastı belki işin artistik/sanat tarafıydı ama durum her alanda aynı. Bütün bebekler öğrenmeye hazır doğuyor, bütün çocuklar yiyip içmekten çok öğrenmeye aç. Bir ekmek kabuğunu akşama kadar kemirip durur çocuk ama bir şeyleri merak etmeden, incelemeden, karıştırmadan asla duramaz! Bize de ne denmişti hep? "Yapma, elleme, dokunma, bozma, kırma, yorulma, terleme!.." Öğrenilecek bilgi ve başarılacak işler bitmediğine göre; bu kadar frenimize basılmasaydı acaba nerede olurduk? * Çok ciddi araştırmalar yapıp, basit gözüken ama kesin sonuçlar veren ipuçları buluyorlar. Başaranların üç ortak özelliğinden birincisi: Hayalleri var... İkincisi: Öğrenmeye açıklar... Ve üç: Çalışıyorlar... Her üçü için de kitap yazılır, fakat o ciltlerin özeti, gene bu üç kelime olur: Hayalleri olmak, öğrenme açlığı ve çok çalışmak... Bu yazı, hayali olup da çalışmaya devam edenler için yazıldı zaten. Fakat aradaki madde de çok önemli: Öğrenme açlığı... [Her konudan bilgi çöplüğü değil, kendi konunu öğrenme iştihası.] * Denemeden [veya kendisine başaramayacağı öğretilmeden] önce "ben başaramam" diyen kaç tane çocuk gördünüz? Biz onlara sürekli; düşersin, çarparsın, otur, dur desek de duran çocuk gördünüz mü? Çocuklar yüz kere düşse ve yüz kere düşünceye kadar bin kere ikaz duysa da hep deniyor ve yürümeyi başarıyorlar... Varanlar kim? Devam edenler! Başaranlar kim? Başarmayı özleyenler elbette! Onların gözleri, kulakları, bütün dikkatleri açık ve onlar her bilgiyi almak için hazır beklemekte. Yeniden bebek, yeniden çocuk, yani yeniden öğrenci olarak bakmaya başlarsak işimize, kolaylaşır mı? E hadi öyleyse!