Şehrinizin sokaklarında bazen "yabancı" arabalar görürsünüz. "Şuradan gelmiş, nasıl acemi" gibi yorumlarla o yolcu hakkında konular açarsınız... Aslında aynı model ve renkte başka arabalar, trafiği karıştıran nice "yerli" sürücüler de vardır fakat "o buralı değil"dir. Yani: Yabancı, yabancıdır!.. Peki diğer arabanın buraya ait olmadığını nereden bilir insanlar?.. Elbette plakasından! Her vasıtanın plakaları vardır. Herkes bunlara bakar ve gördükleri birkaç rakam ve harf ile hüküm verirler... Sürücüler de zaten uğradıkları bu şehirde; kendilerini yabancı ve başka bir yere ait hissederler. * Daha da ilginç olanı ben yaşamıştım: 98-99 kışıydı. O zamanlar araba kıttı. İstediğim arabanın sadece 42 plakalısını bulabilmiştik. Sonra? Birdenbire kendi şehrimizde yabancı gibi davranılmaya ve uzun yollarda bütün Konyalı kamyonculardan/ otobüs şoförlerinden selam almaya başladık. Bir zaman sonra artık onlardan önce selektör yapmaya başladığımı fark ettim. Yani, insan; yabancı bile olsa, üzerine takılan plakaya alışmaya başlıyor!.. * Bu durum takım elbiseyle plaja, şortla iş sunumuna gitmek gibi: Diğerlerinin ve kendi gözünde "buraya ait değilsin" bakışı... Daha kötüsü; "kal aramazda, seni idare ederiz" aşaması!.. Çünkü o zaman "buralı olmadığın" biline biline, öylece eğreti durup hakiki kabul bekliyorsun, ama olmuyor! (Büyük piyangoyu kazananların perişanlığı buna misaldir.) Bir de tersi var: Misal ki 90-100'lük bir öğrenci 30-40'lık bir "kazaya" uğruyor. İşte tam burada tavır çok önemli... "Ben asla buraya ait değilim" tavrıyla ve sanki kışın suya düşmüş gibi kendini oradan çıkaracak mısın? Yoksa "Burası o kadar da soğuk değilmiş, nasılsa alışırım" mı diyeceksin?.. Farkında mısınız, sürücülük, iş adamlığı, öğrencilik vs. her şey ne kadar birbirine benziyor!