Çocuklarınızın fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmayın çünkü...

A -
A +

Dün sosyal medyada şöyle bir paylaşım yaptım: “Burada değil ama Instagram’da oğlumun ara sıra fotoğraflarını koyardım, videolarımızı paylaşırdım, pişmanım. Hiçbir faydası olmadığı gibi çok zararı var.”

 

Bir takipçim nedenlerini yazmamı rica etmiş. Yazayım.

 

Başlarken çok şaşıracağınız bir bilgi paylaşayım. Birçoğumuzun başına gelmiştir. Çocuğunuzla ilgili bir paylaşım yaptığınızda diğer paylaşımlarınızdan daha fazla beğeni ve etkileşim gelir. Bebeğinizin olduğunu duyurduğunuzda, -hani şu fiyonklu ve bebeğin isminin yazılı olduğu hastane kapısı fotoğrafı-, sonrasında bebeğiniz kucağınızdayken, sonra biberonlar, yüzü görünen ya da görünmeyen peşi sıra birçok fotoğraf.

 

Sosyal medya bu fotoğraflara daha yüksek etkileşim imkânı veriyor. Yani başka bir şey paylaştığınızda sizi 100 takipçinize ulaştırıyorsa bebekle, çocukla ilgili paylaşımı %300 daha fazla insana ulaştırıyor.

 

Siz de “halk bunu istiyor” diyen televizyon kanalı yöneticileri gibi, etkileşimin de büyüsüne kapılarak başlıyorsunuz paylaşmaya.

 

Neden bunu yapıyor sosyal medya? Çünkü siz mahremiyete çok önem verirseniz, bebeğiniz olduğunu hiç paylaşmazsanız size reklam vermek isteyen biberon üreticilerinin, vitamin markalarının, bebek kıyafeti markalarının reklamlarını size gösteremeyecek. O reklam verenler de hedef kitlelerine ulaşamadıklarından memnuniyetsiz kalacak.

 

Aynı şey düğününüz için de geçerli. Sosyal medya sizin hayatınızdaki değişiklikleri bilmek istiyor. Bilmeli ki ona göre reklamlar gösterebilsin. (Tabii reklam göstermek yaptığı en masum şey)

 

Dönelim konumuza, çocuk fotoğrafı paylaşmak meselesi.

 

Evlendiniz, Allah size bir evlat bahşetti. Eğer bunun için çok beklemenize, tedavi görmenize gerek kalmadıysa, kolay bir şekilde bu harikulade olayın haberini aldıysanız gebelik meselesi sizin için çok kolay ve sıradan bir iş gibi gelebilir.

 

Oysa bir bebek kucaklamak için bir ömür bekleyen insanlar var. Onlarca kez tedavi görüp bedenleri tedaviye cevap vermeyenler. Bir de onların gözünden bakın sizin çocuğunuzla olan fotoğrafınıza. Elbette ki kimse bu fotoğrafa kötü gözle bakmaz ama insanlar nazar ettiklerini bilemezler ki. Bu enerjisel bir durumdur ve farkında olmadan oluşuverir.

 

Çocuğunuz çok iyi bir okul kazandı diyelim. Çocuğu zekâ geriliği nedeniyle okuyamayan ailenin yerine kendinizi koyun. Yapacağınız paylaşıma onun gözüyle bakın.

 

Çocuğunuz çocuk yaşta bir spor kulübünün seçmelerini kazandı. Peki ya çocuğu cam kemik hastası olan akrabanız? Felçli evladı olan bir tanıdık? Onlar nasıl bir enerjiyle bakacaklar yapacağınız gurur paylaşımına?

 

Ben evlendiğimde, baba olduğumda gençler arasında çok popüler biriydim. Her üniversiteli beni tanırdı. Evlilik (daha doğrusu eşim) bana sıradan biri olmayı öğretti, kendisinden Allah razı olsun. Şöyle düşünürdüm, “Gençler beni merak ediyor, evladımı merak ediyor, onlara örnek olmalıyım vs. vs.) Oysa gençler bir rol modeli bunun için takip etmez, etmemeli. Onun fikirleri, söylemleri önemli olmalı.

 

Çocuğumun fotoğraflarını da bu bağlamda paylaşıyordum. Kendime yüksek önem atfettiğimden çocuğum da öyle olmalıydı herhâlde.

 

Ama ne zaman ki bir fotoğraf koydum, oğlumun uyuduğu yatağından çığlıklar içinde uyandığına şahit oldum. İlk zamanlar anlam veremedim.

 

Bazen eşim çocuğa bakarken durup dururken bana “paylaşım mı yaptın?” diye sorardı. Çocuktaki hâletiruhiyenin değişiminden bunu anlardı. Anında pişman olup kaldırdığımız çok olmuştu.

 

Sadece çocuk da değil, belki de motto şu olmalı, iyi ve mutlu bir hâlinizi paylaşmayın, sevmeyenlerinizin kötü enerjisini çekmeyin. Kötü, depresif, mutsuz bir hâlinizi paylaşmayın, sevenlerinizi üzmeyin.

 

Sosyal medya malumunuz bize ait değil. Düşmanın silahıyla silahlanalım, sosyal medyayı etkin kullanalım ama sınırımız şu olmalı. O silahla keyif yapmak, ava çıkıp avlanmak da olmamalı kullanım şeklimiz. Sosyal medyada görevimizi yapalım, insanlara fayda sağlayalım ve oradan çıkalım.

 

İşte anne babalar için çocuklarının fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmasının maddi, manevi ve dinî açıdan riskleri;

 

Maddi açıdan

  1. Kimlik hırsızlığı ve dolandırıcılık riski: Fotoğraflar kötü niyetli kişiler tarafından kullanılarak sahte hesaplar açılabilir veya dolandırıcılık için kullanılabilir.

  2. Gizlilik kaybı: Çocuğun nerede yaşadığı, hangi okula gittiği gibi bilgiler fotoğraflardan çıkarılabilir ve güvenlik riski doğurur.

  3. İleride maddi istismar: Çocuğun küçüklük fotoğrafları reklam veya yasa dışı içeriklerde kullanılabilir.

Manevi açıdan

  1. Mahremiyet ihlali: Çocuk kendi izni olmadan dijital dünyada teşhir edilmiş olur. Bu da ileride psikolojik rahatsızlık veya utanç duygusuna yol açabilir.

  2. Kalıcı dijital iz: İnternete düşen hiçbir görsel tamamen silinmez. Çocuk ileride kendi hayatında bu görüntülerin karşısına çıkmasından rahatsızlık duyabilir.

  3. Aile içi güven sorunu: Çocuk büyüdüğünde “Benim rızam olmadan niye beni paylaştınız?” diyerek anne-babasına kırılabilir.

Dinî açıdan

  1. Tesettür ve mahremiyet hassasiyeti: Özellikle Müslüman toplumlarda çocuğun avret mahallini gösterebilecek kıyafetlerle paylaşılması caiz görülmez.

  2. Gösteriş ve riya tehlikesi: Çocuğun fotoğrafını “bakın biz ne kadar mutluyuz” diye paylaşmak gösteriş (riya) niyetine girebilir.

  3. Nazara açık olma: İslam kültüründe çok paylaşılan çocukların nazara gelebileceği inancı vardır.

  4. Emanete riayet sorumluluğu: Çocuk Allah’ın anne-babaya emaneti kabul edilir. Onun mahremiyetini korumak da ebeveynin dinî bir sorumluluğudur.

 

 

Ömer Ekinci'nin önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.