36. Paralel bir Anglo-Amerikan kazığıdır

A -
A +

Amerika, Irak'a uygulanan ambargoyu delmemizden rahatsız.. Rahatsız olmakta da pek haksız sayılmaz.. Ne var ki, bizim milletimiz hangi sebeple olursa olsun şart koşulmasından pek hoşlanmaz.. Yeni Başkan Bush, Türkiye'ye bu sıkıntılı günlerinde ekonomik yardım için Irak politikamızı yeniden gözden geçirmemizi istemiş olabilir. Doğru, yanlış; hangi üslubu kullandığı da önemli değil.. Aslında bizim Saddam'la 10 yıl münasebetimizi kesmişken, birdenbire yakın ilişkilere geçmemiz ve Bağdad'a büyükelçi göndermemiz kolay kolay savunulur bir girişim değildi.. Amerika'nın şart koşmasını veya rica etmesini bir tarafa bırakın bizim, zâlim Saddam başta kaldıkça Irak ile yakından veya uzaktan barışmamız veya dolaylı işbirliği yapmamız kabul edilir bir teşebbüs olamaz.. Saddam'ın soydaşlarımıza yaptığı mezalimi, tehciri ve soy kırımını ne çabuk unuttuk.. Türkmeneli'nde yaşayan 2.5 milyon soydaşlarımızın başına gelenler, Nazi Almanya'sında Yahudîlerin başına gelenlerden daha farklı mı sanki.. Amerika'nın Ankara büyükelçisinin, IMF ve uluslararası finans kuruluşlarını harekete geçirmek için Türk hükûmetine ilettiği Irak raporu ne kadar onur kırıcı olursa olsun, Türkmen soyunu topraklarından, öz yurtlarından sökmek isteyen Saddam'la bizim işbirliği yapmamız ondan daha onur kırıcıdır.. Zaten dost bildiğimiz Amerika, aslında 36. Paraleli çizerken Türkiye'nin onuruyla oynamıştı.. 36. Paralel Türkmeneli'ni ikiye bölmüş, Başkent Kerkük'ü Erbil'den, Erbil'i de Musul'dan ayırmıştır.. Bunun sonucu aileler parçalanmış, Saddam'ın zulmüne çanak tutulmuştur. Biz ise bu durumu umursamamışızdır.. 36. Paralel bir Anglo-Amerikan kazığıdır.. Bugün yüzbinlerce Türkmen ailesi kendi topraklarından ayrı kalmış, Kanada, Amerika, Avustralya ve çeşitli Avrupa ülkelerine göçe zorlanmıştır.. Saddam bu zulümlerle de kalmamış, binlerce öğretmen ve memur olan Türkmen'leri güney Irak bölgelerinde sürgüne göndermiş ve yerlerine güney kökenli Arapları yerleştirmiştir. Bugün Türkmeneli'nde ne mal, ne de can emniyeti kalmıştır.. Ev alamaz, ev satamazsınız.. Satmaya kalksanız zaten para etmez.. Hastalık, açlık ve sefâlet zaten bütün Irak'ı sarmış, ama Türkmeneli bu işkenceden en çok nasibini alan bölge.. Şimdi biz böyle bir Saddam'la işbirliğine girişiyor ve âdetâ onun yaptıklarını, tasvip ediyormuş gibi elçi göndermeye kalkıyoruz.. Evet Türkiye'nin Körfez krizi nedeniyle 50-60 milyar dolarlık bir zararı var.. Biz Amerika, İngiltere ve Fransa gibi müttefiklerimiz için bu külfete girdik.. Müttefiklerimiz bizim bu zararımızı telafi edecek hiçbir girişimde bulunmadılar.. Bu da bizim beceriksizliğimiz.. Ağlamadık, bağırmadık çağırmadık ki, bize mama versinler.. 10 yıldır bu zarara uğrarken aklımız neredeydi.. 10 yıl nasıl uyutmuşlar bizi, bunun sorumlusu yok mu? Bırakın bunun sorumlusunu, Irak'lı soydaşlarımız kırılırken bizim aklımız neredeydi.. Özal, müttefiklerle beraber Kuzey Irak'a girmeyi düşününce, medyamız meseleyi alay konusu haline getirmişti.. "Biz mi Irak'ı işgal edeceğiz" gibilerden sözümona Özal'ı tî'ye alıyorlardı.. Saddam Türkmenlerin gözbebeği Necdet Koçak'ı sorgusuz sualsiz idam etti.. Yüzlerce Türkmen hâlâ kayıp.. Asîl Türk evladı Rıza Demirci'nin cesedini bile iade etmedi bu Saddam.. Aslında Türkiye'nin Körfez Savaşı sırasında müttefik kuvvet olarak Kuzey Irak'a girmemesi unutulmaz bir hâtâ olmuştur.. Türkiye Kerkük'e kadar uzanabilseydi, hem Kuzey Irak'a iltica eden PKK'lıları kontrol altına almış bulunur, hem de Saddam ve müttefiklerle pazarlık gücü daha fazla olurdu.. Ancak bu tarihî fırsat maalesef boşu boşuna kaçırılmış oldu.. Türkmen'lerin haklarını koruyacağız diyoruz, onları küstürüyoruz; Amerika müttefikimiz diyoruz, onları da kızdırıyoruz.. Böyle politika mı olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.