Aklın ötesi

A -
A +

Yıl 1948.. Türkiye'de Hürriyet gazetesine paralel bir gazete çıkıyordu: Yeni İstanbul.. Mavi başlıkla çıkıyordu bu gazete.. Almanya'da zengin olmuş, sonra İsviçre'de yaşamaya başlamış bir Türk vatandaşıydı o gazeteyi çıkaran.. Adı da Habib Edib Törehan'dı.. Ben bu gazeteye 1953'te girmiştim. Yazıişleri Müdürü Muzaffer Soysal'ın yardımcısı olarak işe başlamıştım.. Gazete 1948'de çıktığı zaman 75.000 sattığı söylenmişti.. Hürriyet'in satışı da 85.000 civarındaydı.. 1953'te yani 5 yıl sonra, ben gazeteye girdiğim sıralarda gazetenin tirajı 16.000'e düşmüştü.. Falih Rıfkı Atay, Bedii Faik gazeteden ayrılmış, Mustafa Mermi başyazar olmuştu.. *** Gazete Şişhane'de oldukça geniş bir binada çıkıyordu.. Giriş koridorunda çalışanların, giriş ve çıkışlarını kaydeden otomatik bir makine vardı.. Çalışan her personel ister idarede, ister yazıişlerinde çalışsın girişini ve çıkışını bu otomatik makinede kaydetmek zorundaydı.. Biz çalışanlar bu tekniği bir yenilik olarak görüyorduk.. Başta patron Habib Edib Törehan olmak üzere, idare müdürleri de gazeteci, muhabir ve yazar arkadaşlarımızın çalışma saatlerini sık sık kontrol ediyor ve galiba 8 saatten az veya fazla çalışmamızı istemiyorlardı.. *** Törehan yılda bir defa yaşadığı İsviçre'den Türkiye'ye gelirdi.. İdare müdürlerinden bilgi alır sonra Yazıişleri Müdürümüz Muzaffer Soysal ile görüşürdü.. Bir seferinde Yazıişleri Müdürümüz Muzaffer Soysal, biz yardımcılarına şunları anlattı: "Şimdi bu gazetenin neden bu kadar tiraj kaybettiğini kesin olarak anlamış durumdayım. Patron bana bir işçinin, bir tuğla duvarını 4 saatte örüyorsa, bunun standart alınmasını istiyor. Bizim gazeteye giriş çıkışlarımızı tetkik etmişler. Bizim arkadaşlar kimi zaman 4 saat, kimi zaman 12 saat ve bazen de hiç gazeteye gelmedikleri tespit edilmiş. Bu durumun rasyonel olmadığını, pozitif bir çalışma düzenine aykırı olduğunu, batı standartlarına uymadığını bildirmiş." Rahmetli Muzaffer Soysal, neredeyse saçını başını yolacaktı: "Yahu gazetecinin saati mi belli olur.. Gazeteci bir amele mi ki saati sorulsun.. Haber neredeyse gazeteci de orada.. Onların çalışmalarını saatlendirmek mümkün mü.. Allah'ım bu ne kafa?" Sanırım gazetenin 70.000'lerden,16.000'lere düşüşü bu yüzdendi.. Habib Edib bey, Almanya'da yetişmiş Hitler devri kalkınmasını görmüş, rasyonalist ve pozitivist bilimsel anlayışın, Almanya'yı kalkındırdığına inanmış bir insandı.. Yeni dünyanın bilimsel devrimlerinden, kuvantumdan, holografik evren anlayışından haberdar değildi.. Aklın ötesinde de bir bilgi alanı olduğunu görememişti.. Duygusal zeka, sezgisel zeka ve ruhsal zekanın iş hayatımızdaki etkilerini anlamamıştı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.