Bilim adamının yeri

A -
A +

Eski Enerji Bakanı rahmetli dostum Rafet Sezgin anlatmıştı: "27 Mayıs 1960 ihtilalinden birkaç ay sonra Milli Birlik Komitesi, bazı üniversite öğretim üyelerinin ihracına karar verdi. 147'ler olarak bilinen bu ihraç kararının gazetelerde yayınlandığı sabah, o sıralarda İstanbul Üniversitesi'nde doçent olan ağabeyim Fuat Sezgin'i evinde ziyarete gidiyordum. O da üniversiteden atılan 147'ler arasındaydı. Yolda karşılaştık. Durumu bir de ondan öğrenmek istiyordum: Neden atılmıştı? Ağabeyimin verdiği cevap şu oldu: Boş ver böyle şeylere. Ben Süleymaniye kütüphanesine gidiyorum yapacağım çok iş var. Sonra görüşürüz." Sevgili Fuat Sezgin, tam bir bilim adamına, gerçek bir bilim aşığına yakışır cevabı vermişti. Ve bu cevabı verebildiği içindir ki, sayın Fuat Sezgin, Almanya'da dünyanın en büyük İslam Araştırmaları Enstitüsüne müdür olabildi. *** Büyük fizyoloji bilgini Pavlov, 1917 Ekim ihtilali yüzünden laboratuara 1 saat geç gelen asistanını şiddetle azarlamıştır. Alman şairi Goethe, Faust'un üçüncü kısmını yazdığı sıralarda kendisini ziyarete gelen bir arkadaşını, "Başka zaman bulamadın mı" diyerek kapıdan geri çevirir. Gerçek bilim adamları, büyük sanat dehaları bütün dikkatlerini çalıştıkları konuya teksif ederler. Onlar çalışırken bütün dünyayla alakalarını kesmiş olurlar. Bilim adamının bilimin dışında hayatı yoktur. Bilimsel bir atmosferde yaşamak onun en büyük zevkidir. Ne var ki, bilim adamının böyle bir atmosferde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu konfora sahip olması gerekir. Bilim adamı geçim sıkıntısı içinde olmamalıdır. Onun maddi ihtiyaçları temin edilmiş, maddi problemleri giderilmiş bir ortamda yaşama zarureti var. Bilim adamı, eğer gerçekten bilim yolunda ise, ondan hiçbir şey esirgenmez. Acaba Türkiyemiz, değerli bilim adamlarına muhtaç oldukları konforu sağlayabiliyor mu? Hiç zannetmiyoruz. Geçim sıkıntısı çeken birçok bilim adamı arkadaşımız var. Ailelerini nasıl geçindireceklerini, çocuklarını nasıl okutacaklarını bilemeyen ve bu yüzden bunalıma giren bilim adamları tanıyoruz. Eğer aileden kalma bir zenginliği yoksa, Türkiye'deki bilim adamlarının durumu pek iç açıcı sayılmaz.. Aldıkları maaşla ev geçindirmenin, çocuk yetiştirmenin derdine düşen bir öğretim üyesinin bilim yapması mümkün mü? Bizce Türkiye'de bilimin arzu edilen, özlenen seviyeye gelememesinin tek sebebi budur. Bilim adamlarımızı maalesef arzu ettikleri konfora, refaha kavuşturamıyoruz. Onlara gerekli imkanları veremiyoruz. *** Bizi yönetenler, yalnız yönetenler değil, bizim toplumumuz da bilim adamlarına bürokrat gibi bakıyor. Oysa bilim adamının toplumdaki yeri çok daha başka bir durumda olmalıdır. Bilim adamının çok daha üstün bir yeri olmalıdır toplumda. Her konuda onlara öncelik tanımalı, onları favorize etmeliyiz. Zira bir toplumun geleceği, bilim adamlarının çalışmalarına bağlıdır. Bilim adamını baş köşeye oturtmazsak, geleceğimizden emin olamayız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.