Kuvantum kuvantum

Aydınlarımızın bir kesiminin zihinsel arka planında insansızlaştırılmış bir bilim anlayışı var... İnsanın duygularından sezgilerinden ve inanç dünyasından koparıldığı, mekanik ölçülerle yorumlandığı, makine-insan karışımı materyalist bir anlayıştı bu.. Rönesans'la başlayan bu tarihi olgu, 3 asır sonra Türk insanına musallat olmuş, modernleşme gayretlerimizin ana harcı haline gelmiş... Bu bakış, Rönesans sonrası 20. yüzyılın başlarına kadar Batı dünyasında hükmünü sürdürmüşse de bugün itibar edilmeyen bir görüş olarak rafa kaldırılmıştır... Kimi çevreler, Batı'nın terk ettiği bu materyalist anlayışta ısrarlıdır. *** Aynı çevreler bugün bile, 200 yıldan beri yeniden yapılanma ve kalkınma planlarımızın temelinde bu mekanistik insan anlayışını sürdürüyorlar... Bu anlayış, Anadolu insanının kültürel yapısına ve inanç dünyasına ters düştüğü için ruhsal dengesini ve toplum huzurunu bozmuştur... İnsanımız bir ikilem içerisindedir...İnsansızlaştırılmış bilim anlayışı eğitim sistemimizin temeline oturtulduğu için toplumsal barışı bulamıyoruz... Ve hiçbir zaman, "Bu toplum neden bu kadar huzursuz? Neden uzlaşamıyor? Neden kavgalı? Neden hep geri kalmışlıktan kurtulamıyor?" sorularının cevaplarını da bulamazsınız... Çünkü siz, adeta sürümden kalkmış bir dogmanın, bir önyargının, dolayısıyla bir paradigmanın mahkumusunuz...100 yıl gerisinde kalmışsınız bilim dünyasının. *** Eğitim sisteminizi 19. yüzyılın Saint-Simon ve Auguste Comte'un pozitivist "ilmihali" üzerine bina etmiş ve 20. yüzyılın başlarında meydana gelen bilimsel devrimlerden, bilimsel mantığın olmazsa olmaz yargısını temelden sarsan bilim felsefecilerinden habersiz kalmışsanız, daha uzun yıllar laikliği ve baş örtüsünü tartışmaktan, kavga ve gürültüden kurtulamazsınız!.. Oysa Batı dünyası, bu bilimsel devrimler ve gelişmeler karşısında dine karşı eski sert tutumlarını bırakmış, onu karşısına almaktansa, onunla sosyal barış içinde yaşamaya başlamış... Darısı bizim başımıza...