Nasıl çağdaşlaşmayabiliriz?

A -
A +

Ağalık zorbalığını, parti başkanlığı sistemine (!) dönüştürünce; çağdaşlaştığımıza inandık; Ayrıca partilerin varlığı demokratik rejimin açık ve seçik göstergesi gibi geldi bize.. Kesinkes demokrasiye de inanmıştık.. Elli yıldır bizim böyle batıl inançlarımız oldu.. Bakın eskiden bazı devlet ricaline nasıl Türkmen Ağalığı, Rumeli ağalığı gibi pâyeler veriliyor idiyse, yani sistemde de böyle rütbeler veriliyor.. Bu payelere bakanlık deniyor.. Bunlar ağa olmasalar da bazen ağalanabiliyorlar.. * * * Neyse şu günlerde Avrupalılaşmak üzereyiz. Bu idealin bizde 200 yıllık bir mazisi var.. Eskiler buna "asrîleşme", "muasırlaşma" diyordu; doğruydu sonraları garplılaşmak, batılılaşmak, Avrupalılaşmak gibi deyimler kullanıldı.. Oysa bizim çağdaşlaşmamız gerekiyordu; yani muasırlaşma, asrîleşme.. Ama 200 yılda biz bunu beceremedik.. Beceremeyince Avrupa'nın içine girmeye karar verdik; 40 yıl bekledikten sonra.. Büyüklerimiz, belki onların arasına gire çıka, düşe kalka çağdaşlaşabiliriz diye düşündüler.. Şimdilerde Avrupa kapısında beklemedeyiz.. * * * İyi ki beklemedeyiz.. Avrupa zavallı bir durumda.. Yeni bir rönesansa ihtiyacı var bu kıtanın.. Kıyâmet kadar sorunu var.. Bunların başında da nüfusunun gittikçe ihtiyarlaması.. Genç ve dinamik bir toplumdan yoksun olması.. Avrupa, dünya enerji kaynaklarının ancak yüzde 2.5'una sahip.. İleride daha fazla enerjiye muhtaç olacak.. NATO dışında sağlam bir savunma gücü olmadığı için kendine göre bir savunma sistemi kurmak istiyor.. Onu da becerip becermeyeceği meçhul.. Almanya başlı başına bir problem; Avrupa'yı kendi hegemonyası altına almak istiyor.. Toplumun genetik yapısı her an naziliği hortlatabilir.. Neo Naziler fırsat bekliyor.. Fransa, Polonya, Çek ve Slovaklar nazizm korkusunu henüz üzerlerinden atmış değiller.. Etik değerlerin Avrupa'da tahribata uğradığını kendileri de itiraf ediyorlar.. Ahlakî ilkeler, inanç dünyaları erozyona yüz tutmuş, bu değerlerin yerleri kozmatik bir ahlakla doldurulmak istenmiş, aile ve akrabalık bağları toplum hayatının bir parçası olmaktan çıkmış. Söyler misiniz, böyle bir Avrupa'da bizim işimiz ne? * * * Bu durumda bizim Avrupa Birliğ'ne girmeyi değil, bu Birlik'ten nasıl uzaklaşabiliriz, âcilen onu düşünmemiz gerekir.. Neden Avrupa Birliği'ne girmeden İnsan Haklarını, hukukun üstünlüğünü, kurum ve kurallarıyla, çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi kendi irademizle, kendi gücümüzle kuramıyalım? Avrupa'sız bu işi beceremeyecek kadar geri bir toplum muyuz.. Aydınlarımız ve özellikle politikacılarımız ikide bir toplum mühendisliğine özeneceklerine, çağdaşlaşmanın yollarını arasalar bizim Avrupa'dan ders almaya ihtiyacımız kalır mı.. Peygamber efendimizin Vedâ Hutbesi dururken, bizim Avrupa'dan insan haklarını öğrenmeye kalkmamız utanç verici bir hal.. * * * Son iktisadî ve siyasî krize gelince: Toplumsal sözleşmesi olmayan, toplumsal uzlaşmayı beceremeyen bir ortamda yaşadığımız için her an buna benzer krizlerle karşılaşmamız kimseyi şaşırtmamalı... Politikayı ve ekonomiyi duygusal mecrâlara sürükledikçe veya duygusal çekişmeleri siyâset ve ekonomi hayatımıza bulaştırdıkça, bırakın çağdaşlaşmayı, bugünkü durumumuzu bile arar hâle geliriz.. Yüce Allah bugünlerimizi bize aratmasın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.