Menopoz kelime anlamı olarak âdet kanamasının kalıcı olarak kesilmesi demektir. Yaşayan her kadın için fizyolojik, doğal olmasına karşın oluşturacağı sonuçlar açısından patolojik kabul edilmelidir. Menopoz kadın hayatının doğurganlık döneminin sonları ile yaşlılık dönemi başlangıcı arasında bir nokta olmasına karşın, en önemli dönüm noktalarından biridir. Yumurtalıklardaki değişikliklere bağlı hormonal dengenin bozulması, özellikle östrojen eksikliği sonucu fizyolojik bir olayın hayatı ve kalitesini bozan patolojik bir döngüye girmesine neden olmaktadır. Son yıllarda menopoza artan ilginin başlıca nedeni ortalama hayat süresindeki ve standartlarındaki artıştır. Bu nedenle bugün gerçek bir sağlık problemi olarak kabul edilmektedir. İnsanlığın ilk günden bu yana olan gelişmenin % 90'ı son yüzyılda gerçekleşmiştir. Bu inanılmaz hızlı teknolojik gelişme hayat kalitesini ve süresini artırarak dünya yaşlı nüfusunun çoğalmasına yol açmıştır. MÖ 1000 yılında 18 olarak bilinen kadın ömrü 80'li yaşların ötesine uzanmıştır. Bu nedenle 2000'li yıllarda menopoz öncesi ve sonrası dönem en önemli sağlık problemi olarak karşımıza çıkacaktır. Bu yüzyılın başlarında sadece psiko-sosyal açıdan değerlendirilen menopoz öncesi dönemin bugün boyutları değişmiştir. Menopozun insanlığın başından beri var olduğu, fizyolojik bir olgu olduğu ve tedavisinin gereksiz olduğu gibi bir varsayımla bakılmaktaydı. Ülkemizde de 1990 başlarına kadar bu şekilde değerlendirilmekteydi. 1992 yılında ülkemizde menopoz ve osteoporoz derneğinin kurulması ilk sempozyumun ardından verilen savaşla, bugün gerçekler su yüzüne çıkmıştır. Ancak buzdağının görülen kısmı kadar savaş kazanılmıştır. Dağın altındaki koca gövdesi kadar görülmeyen problemlerle savaşmak gerekir. Geç semptomlar ve hastalıklar oluşmadan uzun süreli bir koruyucu tedavinin yapılması gereklidir.