Ana vatanında tutsak bir halk MORO MÜSLÜMANLARI

A -
A +
Ana vatanında tutsak bir halk MORO MÜSLÜMANLARI

Gece otelde yaptığımız sahurun ardından kısa bir uyku çekiyoruz. Odayı soğutmak için açtığım klima adeta beynimi ütülüyor. Aniden bastıran muson yağmurları ortalığı göle çeviriyor. Sanki gökyüzündeki barajın kapakları açılmış, öylesine aralıksız yağıyor. Ali'yi de beni de artık uyku tutmuyor. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte Cafer kapıya dayanıyor. Elinde görüşülecek kişiler ve yapılacak işlerden oluşan iki sayfalık bir liste. Bir ara "yüzme biliyorsunuz değil mi? Bu gün sizi nehir içinde yaşayan Müslümanlara götüreceğim" diyor. Ali, bir kanoya ben de diğerine biniyorum. Mindanao nehrinin içinde buluyoruz kendimizi. Küçük küçük yüzlerce kulübede tam 9 bin kişinin yaşadığını öğreniyoruz. Camlardan sarkan Müslümanlardan istisnasız hemen hepsi önce Cafer'e nereli olduğumuzu soruyor, ardından "selamün aleyküm" diyerek evlerine davet ediyorlar. Kendilerine göre bir dünya kurmuş bu insanlar, suyun tam ortasında hem de ramazan günü nasıl yaşıyor? İnsanın aklı ermiyor. Kano'dan inmeden birkaçıyla sohbet etme imkânımız oluyor. Hepsi de Filipinler hükümetinin sadece Müslüman oldukları için kendilerini burada yaşamaya mahkum ettiğinden bahsediyor. BOYNU BÜKÜK YETİMLER Karaya ulaşır ulaşmaz İHH'nın yaptırdığı bir yetimhaneye doğru yol alıyoruz. Yağmurla birlikte yükselen sular 7 bin adaya sanki bir 7 bin ada daha eklemiş. Geceki yağmur halkın durumunu iyice kötüleştirmiş. Yıkık evlerinde oturan ya da barınaklara sığınan Moro insanı için büyük bir hayat mücadelesi içinde bir gün daha yaşanıyor. 250 bine yakın yeni muhacir, muson yağışlarının halen devam ettiği coğrafyada çadır bezlerinin altına ya da fakir komşularının yanlarına sığınmış durumda. Bir zamanlar sahibi oldukları ülkede şimdilerde azınlığı oluşturan halk için her şey bir ihtiyaç. 4 saatlik mücadelemize rağmen yetimhaneye giden bütün yollar sular altında kaldığı için ulaşamıyoruz. Bir dağ yolunu kullanıp iki saatlik bir uğraşın ardından İHH tarafından yaptırılan Hacı Vakıfa ve Hacı Mehmet Alaeddin Şerefoğlu Yetimhanesi'nde barınan 40 yetim çocukla buluşuyoruz. Ali İHH'nın gönderdiği bayramlıkları isim isim okuduğu yetim çocuklara kendi elleriyle teslim ediyor. Hepsinin tek tek başını okşuyor, sevindiriyor garipleri. BİZİ O SESE GÖTÜR Yağmurun dinmesiyle birlikte ortalık yeniden alev topuna dönüyor. Bir ara termometre 48 dereceye dayanıyor. Nem de işin cabası. İkindi vakti geliyor. Uzaklardan yanık yanık bir çocuk ezan okuyor. Cafer bizi bu ezan sesinin geldiği camiye götür diyoruz. Bir süre sonra o ezan sesinin geldiği yerdeyiz. Burası Darul Ulum vel Hikme Okulu. Öğrenciler, namaz için ara vermiş. Bir çoğu da abdest için sırada. Önde erkekler arkada kızlar cemaat olup saf tutuyor biz de onlara uyuyoruz. Namaz sonrasında okul müdürü sınıflara davet ediyor. Arapça, İngilizce ve Filipino dilinde hem dini hem de normal öğrenim gören çocukların bulunduğu sınıflara tek tek girip selam veriyoruz. Öğrenciler her defasında ayağa kalkıp koro halinde, Ve aleyküm selam, ehlen ve sehlen biküm duyuhunul kiram (Aleyküm selam değerli misafirlerimiz hoş geldiniz.) diye karşılık veriyor. Son derece zor imkânlarla yapılan okula eklenecek bir sınıf inşaatı için de İHH aracılığıyla Türkiyeli Müslümanlardan yardım istiyorlar. KAMPTA ÇATIŞMA VAR GELMEYİN Sabahın erken saatlerinde mücahitlerin kamplarına doğru yola çıkıyoruz. Dereleri tepeleri aşıyoruz. Bir noktaya geliyoruz Cafer irtibat kuruyor. "Karşı taraf gelmeyin, şu anda çatışma var" diyor. Ebu Bekir Sıddik kampına yönlendiriliyoruz. Yol boyunca Filipin askerlerinin kurduğu chek-pointlerden geçiyoruz. Kimi yerde kimlik kontrolü yapıyorlar. Kimi yerde ise arabanın muhtelif yerlerini arıyorlar. Maraz çıkaracak bir durum olmadığına kanaat getirip salıyorlar. Akşama doğru ise çatışmanın raporu geliyor. "4 Filipin askeri kampa yapılan baskın sırasında öldürüldü". Musa, "Bu durum burada her gün yaşanıyor. Askerlerle karşı karşıya geldiğinde ya öleceksin ya öldüreceksin. Ölen her insan bizim yüreğimizi sızlatıyor. Barıştan ve gerçeği görmekten başka bir çıkar yol yok. Burası Müslüman topraklarıdır. Müslümanlara bırakılmadığı sürece çatışmalar da bitmeyecektir. Ama bunu ne yazık ki Filipin hükümeti bir türlü kavrayamıyor" diyor. Akşam olduğunda ise İHH'nın Hacı İzzet Mescidi'ndeki iftarının ardından Musa bize bir sürpriz yapıyor ve her ramazanda yapılan Mindanao Güzel Kur'an Kerim Okuma yarışmasının yapıldığı alana götürüyor bizi. Yaşlı genç herkes tilavet için yarışıyor. Cotabato sokaklarını inleten o seslere bir ara yağmur da eşlik ediyor. Gece manevi havanın zirvesinde son buluyor. SEYYİD ABDÜLKADİR'İN 'EMANİLLAH' DEDİĞİ YER Moro, resmi adı ile Mindanao adasına ilk Müslümanların muhtemelen 700-750 yılları arasında geldiği tahmin edilir. Burada tebliğe başlayan bu insanların kayıtlara göre burada kaldığı söylenir. Bölgede ilk İslam siyasi birliğin Şerif Haşim'in soyundan gelen Seyyid Abdülkadir Efendi tarafından 1450 yıllarında teşkil edildiği anlatılır. 1521 senesinde İspanyollar ilk kez saldırıya geçerler. Gayeleri Avrupa'da bir İslam medeniyeti olan Endülüsü yok ettikleri gibi Filipinler deki İslam medeniyetini de yok etmek olacaktı. 26 yıl çetin savaşlardan sonra Müslümanlar İspanyolların deniz kuvvetine dayanamayıp başkentleri Manila'dan çekilmek zorunda kalır. Ki, Manila'nın o zamanki ismi emin anlamına gelen 'Emanillah'tır Müslümanların lideri Raja Süleyman 1591 yılında çıkan çatışmalarda şehit düşer. Bunun ardından komutan Rodrigez başkanlığında İslamı kabul eden aşiretlerin ve Müslümanların oturduğu bölgeleri bir daha onarılmayacak şekilde yakılıp yıkılıp tahrip ederler. Müslümanlar buna rağmen yılmaz ve Türkmen boylarından geldiği sanılan Emir Kudret'in önderliğinde mücadeleye devam ederler. Müslümanlar Filipin adalarının en güneyine inip yeniden direnişe geçerler. Ana vatanında tutsak bir halk MORO MÜSLÜMANLARI

40 yetim sevindirildi İHH tarafından yaptırılan Hacı Vakıfa ve Hacı Mehmet Alaeddin Şerefoğlu Yetimhanesi'nde barınan 40 yetim çocukla buluşuyoruz. İHH'nın gönderdiği bayramlıklar, isim isim okunarak yetim çocuklara teslim edildi.. ABDÜLHAMİD HAN Moro'ya el attı ama Sultan İkinci Abdülhamid zamanında, Osmanlılar Moro konusu ile yakından ilgilenmeye başladılar. Hatta Ikinci Abdulhamid Han'ın bölgeye asker gönderme planı vardı. Fakat Avrupa ülkelerinin 1900'lü yıllarda çıkartmış oldukları iç isyanlar yüzünden Osmanlı Uzak Doğu'ya Hindistan Endonezya ve Moro'ya yeterli ilgiyi gösteremedi. Fakat II. Abdülhamid zamanında Moro adasına Osmanlı subaylarının gizlice gelip ormanlarda Müslümanlara askerî eğitim verdikleri Moro Müslümanları tarafından anlatılıyor. 1914 yılında Amerika da Osmanlı büyükelçisi olarak görev yapan Ahmed Rüstem Bey, Amerikan basının Ermeniler konusundaki Osmanlı aleyhtarlığı yüzünden basına demeç verir. Rusların, İngilizlerin, Fransızların Afrika da, Asya da sömürgeci emellerini gerçekleştirmek için giriştikleri cinayetleri sayıp döker ve asıl utanılması ve eleştirilmesi gereken bir şey varsa o da Amerikan yönetimin öteden beri zencilere karşı uyguladığı insanlık dışı muamelesi ve Moro halkına karşı giriştikleri katliamın insanlık suçu olduğunu bildirir ve o zamanın Amerika devlet başkanı Wilson tarafından istenilmeyen adam ilan edilir ve Amerika'yı terk edip Osmanlı devletine geri dönmek zorunda kalır. Ki aynı dönemde Filipinliler'in gönderdiği mesajlardan ibadethaneye ihtiyaçlarının olduğunu öğrenen dönemin sultanı II. Abdülhamid, bizzat ilgilenerek bir cami inşa ettirir. Cami bugün hâlâ ayakta. Filipin-Amerikan savaşı sırasında Filipinliler Sultan'a aracı göndererek, buradaki Müslümanlara yardımcı olması ricasında bulunduğu tarihi kaynaklarda yer alır. Moro'da şu anda bile halen bazı camilerde Osmanlı padişahları adına hutbe okutulup Osmanlı bizi kurtaracak ümidi ile yaşıyorlar. Moro adasının Cotabato şehrindeki gençler ise geçmişten nakledilenleri unutmuyor ve "Bizler özellikle Osmanlıları çok iyi tanıyoruz" diyorlar. HARBİYE NAZIRI SADRAZAM MAHMUT ŞEVKET PAŞA'NIN GÜNLÜĞÜNDEN FİLİPİNLİ MÜSLÜMANLARA OSMANLI YARDIMI (s.106) 26 mart salı 1913 günü harbiye Nezaretinden Babıali'ye geldim Hüseyin Cahit Bey'i kabul ettim. Sonra Hariciye nazırı Prens Sait Halim Paşa geldi. Sulh işlerini bir an evvel ele almamız icap ettiğini söyledi. Hükümet toplantısına girdim. Filipin Adaları Müslümanlarının geçenlerde halifeleri sıfatıyla Zatı Şahaneye gönderdikleri heyet hakkında konuştuk. Amerika Birleşik Devletleri Filipin müslümanlarının ayaklanmalarından şikayetçiydi. Filipinler'e bazı din adamları ve din kitapları göndermeye, Amerikalılarla iyi geçinmek nasihatinde bulunmaya karar verdik. Buna karşılık Amerika'dan da bazı meselelerde bizi desteklenmesini isteyecektik. Bu hususta sadaret müsteşarı Adil bey'i vazifelendirdim.......... 1 Mayıs 1913 (s. 186) Saat beşte hükümet toplantısı başladı. Nahiyeler kanununu, 36. Maddesine kadar müzakere ettik. Filipin Adalarına dört din adamımızı göndermeye karar verdik. Eski Hakan Sultan Hamit zamanında Filipinlere din adamaları göndermiş iyi neticeler almıştık............... Ana vatanında tutsak bir halk MORO MÜSLÜMANLARI

Moro müslümanları bütün baskılara rağmen İslamiyeti yaşamaktan ve yaşatmaktan geri kalmıyor. Camileri dolduran başörtülü genç kızlar saf tutup namaz kılıyor. > Yarın: Mücahidlerin karargâhına girdik
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.