AÇIK HAPİSHANE FİLİSTİN
Hazırlayan: Osman Sağırlı -2-
GÖZLERİ HEP FİLİSTİN'DEYDİ...
Osman Sağırlı'ya bilgi veren araştırmacı Yazar Ahmet Uçar, Gazze'de Müslümanlara karşı etnik bir soykırım yapan Yahudilere sadece Osmanlı'nın kucak açtığını belirtti. "Osmanlı toprakları 1492'de İspanya'dan göç eden Yahudiler için tam bir sığınak oldu" diyen Uçar, "Ne kadar belli etmeseler de gözleri hep Filistin'deydi" şeklinde konuştu.
KIRMIZI PASAPORT MECBURİYETİ
Yahudilerin Filistin üzerindeki emellerini iyi bilen Sultan 2. Abdülhamid Han, toprak satışını yasaklıyor ve Yahudilere 3 aylık geçici kırmızı pasaport mecburiyeti getiriyor.
TOKAT GİBİ CEVAP...
Osmanlının borçlarını ödeme karşılığında Filistin'den toprak isteyen Theodore Herzl'e tokat gibi bir cevap
veriyor: "Kanla alınan toprak ancak kanla geri verilir"
MEMURLAR HAİNLİK ETTİ
İkinci Abdülhamid'in sıkı tedbirlerini bazı memurların hainliği deldi. Akka Umum Müdürü Nabluslu Muhammed Tevfik, Bihke Reji Müdürü Muhammed Said ve Bihar Nahiye Müdürü Beyrutlu Suphi Efendiler'in raporu, Filistin topraklarının rüşvet ve para hırsıyla Yahudiler'e gittiğini ispatlıyor. Washington'daki Osmanlı Büyükelçisi Ali Ferruh Bey, 24 Nisan 1899'da bir Amerikan gazetesine verdiği demeçte "Ceplerimize milyonlarca altın doldursalar; hükümetimiz Arap memleketlerinin hiçbir bölümünü satmak niyetinde değildir'' diyordu.
TEVRATA YAZDILAR...
"Tahrif edilmiş Tevrat'ta Hazreti Davut ve Hazreti Süleyman'ın kurduğu Yahudi devletinden bahsediliyor. Bu topraklar Mısır, Sina'dan başlayıp Mezopotamya'ya kadar uzanıyor. Vaat edilmiş topraklar konusu gerçek tarihi kaynaklarda yok. Tahrif edilmiş Tevrat'a sonradan yazılmış olma ihtimali yüksek. Günümüzde İsrail'in Mescidi Aksa'yı yıkarak yerine Süleyman Mabedi yapma planları adım adım ilerliyor. Fakat yapabileceklerini sanmıyorum. Çünkü Müslümanlar çok sabırlıdır ama taştığı zaman adeta sel gibidir. Bunu da en iyi İsrail bilir."
Orta Doğu ve Filistin konusunda uzman olan Araştırmacı Yazar Ahmet Uçar, medeniyet kurmak bir yana Yahudilerin 1700 yılları sonuna kadar Avrupa'da insan bile kabul edilmediğini söylüyor.
Yahudilerin tarih boyunca dışlandıklarını belirten Uçar, "Yahudilere sadece Osmanlı kucak açtı. Osmanlı toprakları 1492'de İspanya'dan göç eden Yahudiler için tam bir sığınak oldu. Ne kadar belli etmeseler de gözleri hep Filistin'deydi" diyor. Siyonistlerin 2. Selim döneminde harekete geçtiğine işaret eden Uçar, izledikleri stratejiyi tarihten notlar düşerek anlatıyor: "Ester Kira isimli bir kadın bu işin öncülüğünü yapıyor. Önce Kıbrıs'ta bir devlet kurup, sonra Filistin'e geçmek istiyorlar. Osmanlı onların kötü niyetini anlıyor ve müsaade etmiyor. Daha sonra Osmanlı Rumeli Demir Yolları'nın yapımını Baron Hirsh isimli Yahudi müteahhit üstleniyor. Hirsh Sultan II. Abdülhamid'e 'Yahudilere ülkende özerk bir yurt ver, ben de Osmanlının tüm dış borçlarını ödeyeyim' diyor. Sonra Siyonizm'in kurucularından Theodore Herzl devreye giriyor. Herzl, dünyanın dört bir yanında kendi halinde yaşayan Siyonistleri uyandırıyor. Bu yüzden Herzl Yahudiler arasında adeta Peygamber gibi karşılanıyor. Yahudiler Herzl'in önderliğinde Cenevre, Rusçuk, Sofya, Filibe'de kongreler düzenliyor."
ABDÜLHAMİD'İN SOLUĞU ENSELERİNDE
Uçar, Sultan II. Abdülhamid'in gelişmeleri yakından takip ettiğine dikkat çekiyor: "Padişah, duruma vakıf, kongrelerin hepsine adam sokuyor. Bu konuda özellikle Cevdet Bey isimli bir istihbarat elemanından ve onun raporlarından çok önemli bilgiler elde ediliyor. Bu raporlardan Siyonistlerin emellerini anlayınca Filistin'de toprak satışını yasaklıyor. 'Eğer Filistinli bir Müslüman toprağını satacaksa devlete, Hazine-i Hassa'ya satsın' diyor. Filistin'e girmek isteyen Yahudilere 3 aylık geçici kırımızı pasaport uygulaması getiriyor. Yahudiler Filistin'e yerleşemiyor. Devrin Akka Mutasarrıfı Sadık Paşa ve Hayfa Belediye Reisi Mustafa Efendi Bahaîlerin lideri Abdülbaha ile işbirliği yaparak Yahudilere toprak satıyor. O da hem Ruslara hem İngilizlere çalışıyor. Abdülhamid, yabancı istihbarat ajanların Abdülbaha'nın yanına gidip geldiğini biliyor, takip ettiriyor. Amerika'daki Osmanlı diplomatları Sultan'a 'Bahaîleri biz kullanalım, Amerika'da da hatırlı adamları, müritleri var' diye teklifte bulunuyorlar. Ancak Sultan 2. Abdülhamid kabul etmediği gibi onu Trablusgarp'a sürüyor. Ancak II. Meşrutiyet ilan edilince bu sürgün gerçekleşmiyor. Abdülhamid tahttan indirildikten sonra İttihat ve Terakki Abdülbaha'ya öyle sahip çıkıyor ki, 30 Haziran 1912'de Amerika'yı ziyaret eden ve artık yeni bir din kurduğunu resmen ilan eden Bahaîlerin lideri Abdülbaha'ya Washington Sefaretince, Sefarette bir ziyafet bile veriliyor. Bunun üzerine, müridlerince İttihad ve Terakki Cemiyeti'ne iletilmek üzere İstanbul'a bir teşekkürname bile gönderiliyor.
HERZL'E TOKAT GİBİ CEVAP
Yahudilerin Büyük İsrail hedefi için her yolu denediklerini ifade eden Uçar tarihi gerçekleri sıralıyor: "Filistin'in elden gitmesi Theodore Herzl'in faaliyetleriyle başlıyor. Herzl; Sultan 2. Abdülhamid ile görüşmesinde 'Bütün dış borçlarınızı öderiz, Avrupa'daki medya yoluyla da sizi destekleriz. Karşılığında Filistin'den özerk bir yer verin, çok az bir toprak istiyoruz' diyor. Sultan 'Toprak verelim ama siz ne kadar para istediğimizi soracaksınız' diyor. Herzl 'Evet ne kadar istiyorsunuz?' diye soruyor. Sultan, 'Aldığımız fiyata satarız. Filistin'i kanımızla aldık, ancak kanımızla geri verebiliriz' diyor. Herzl'i Padişah'a İstanbul'daki Hahambaşı Moşe Levi götürüyor. Sonra Abdülhamit Han Moşe Levi'yi yanına çağırıyor. 'Gel bakalım benim topraklarımda gözü olan bir haini nasıl karşıma getirirsin?' diye hesap soruyor. Levi ağlayarak, 'haberim yoktu bu adam gazeteciydi. Sultanımızın genel fikirlerini öğrenmeye geldiğini söyleyince getirdim' diyor. Bu konu Moshe Sevilla Sharon'un Türkiye Yahudileri adlı kitabında da Yahudi kaynaklara dayanılarak anlatılıyor. Herzl çok çabalıyor ama Yahudilerin Filistin'den toprak satın aldığını göremiyor. "
İTTİHAT TERAKKİ'DE YAHUDİ HAKİMİYETİ
"Theodore Herzl'den sonra meşhur İttihatçı Emmanuel Karaso ve Hahambaşı Haim Nahum devreye giriyor. İttihatçılar başa gelir gelmez Yahudiler de Moşe Levi'yi zorla istifa ettirerek yerine Fransızların Yahudiler için kurduğu Alliance Okullarında yetiştirilen Siyonist lider Haim Nahum'u hahambaşı yapıyor. Emmanuel Karasu da Selanik milletvekili oluyor. Karasu ve Nahum, 1909'da İttihat ve Terakki adına Filistin'e 15 günlük gezi yaparak, Yahudi-Türk Dostluk Cemiyeti'ni kuruyorlar. Kırmızı pasaport uygulamasını kaldırıp, Yahudilerin toprak satın almalarını kolaylaştırıyorlar. Nisan1913'de 500 İttihatçı Kamil Paşa'yı darbe ile tahttan indiriyor. İttihat ve Terakki'nin ortak olduğu hükümet, Filistin'e gizlice, ihanetle gelmiş Yahudi mültecilere oturum veriyor. Üstad Necip Fazıl 'Haim Nahum Lozan'da danışmanımızdı' diye yazdığı için mahkûm olmuştur. Halbuki Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanan Lozan Telgraflarında Haim Naum'a 5 bin lira danışmanlık ücreti ödediğimiz açıkça yazılıdır."
CASUSLAR BAŞROLDE
"O dönemlerde İngiliz casusları kılık ve isim değiştirerek Arap yarımadasında cirit atıyor. Adamın ismi Hacı Ali ama İngiliz casusu. Bunların en meşhuru Lawrens'tır. O da Müslüman ismi alıyor. Mesela Hollanda Hükümetinin İslam politikasını tespit eden adam Christiaan Snouck Hurgronje'dur . Bu adam Abdülgaffar adıyla bir sene Cidde ve Mekke-i Mükerreme'de kalmış ve Mekke adlı iki ciltlik bir kitap yazmıştı. Hurgronje, Hollanda'ya döndükten sonra o zamanlar Hollanda sömürgesi olan Endonezya ile ilgili bir rapor veriyor. 'Endonezya'da hilali, fesi ve Osmanlı subay kıyafetini yasaklamalıyız, hacca gidenleri kesinlikle ülkeye kabul etmeyelim. Çünkü hacda Osmanlılar onların kafasını zehirliyor' diyor. İngilizler Filistin'de Osmanlı'ya bağlı Kudüs Müftüsü Emin el- Hüseynî ve ailesini de istemiyorlar. Arap İmparatoru olmasını vaat ettikleri Şerif Hüseyin'i daha sonra istemedikleri gibi. Sultan II. Abdülhamid kendi hükümdarlığı döneminde İngilizler istismar etmesin diye Şerif Hüseyin ve ailesini İstanbul'da misafir etmişti. Bölgede Osmanlıya karşı yaşanan ihanetin temelinde Müslüman gözüken batılı ajanlar var."
FİLİSTİN'DE İÇTE BİRLİK ŞART
Filistin'de bugün en önemli meselenin içte birliğin sağlanması olduğunu vurgulayan Araştırmacı Yazar Ahmet Uçar, "İsrail'in izlediği politika yüzünden Filistinliler birbirine düştü. Keşke Filistin bugün kendi iç birliğini sağlayabilmiş olsaydı. Mesela Filistin Müftüsü Emin El Hüseyni döneminde Filistin tek bayrak altında toplanmıştı. Emin El Hüseyni önemli bir dini liderdi ve İslam dünyası üzerinde ağırlığı vardı. Daha sonra Yaser Arafat'ın yanlış politikaları yüzünden Filistinliler ikiye bölündü. Komşu Arap ülkeleri de bu ayrılıkları teşvik ederek İsrail'in ekmeğine yağ sürdüler. Bugün İsrail; Filistin'deki iç çatışmaları da kullanarak, bağımsız ve güçlü bir Filistin Devleti yerine; kendisine bağımlı, çoğu çöl bir avuç toprağa mahkûm edilmiş, çevresi İsrail tarafından kuşatılmış, ekonomik ve siyasî yönden kendine bağlı ve itiraz edemeyen bir Filistin Devleti'nin kurulmasını hedefliyor. Bu devletin sınırları tamamen İsrail'in kontrolünde olacaktır.
> DEVAMI YARIN