1933 ÜNİVERSİTE KANUNU REFORM MU, DEVRİM Mİ?

A -
A +

Şapka devrimi, Kıyafet devrimi, Harf Devrimi, Dil Devrimi, Maarif Devrimi... Bütün devrimler yapılmış, sıra Darülfünuna gelmişti. Darülfünun, devrimler konusunda tarafsız kalmaya çalışıyordu. Maarif Vekili Esat Sagay görevden alınarak, bir fedai olan Reşit Galip çağrıldı, bakan yapıldı. Reşit Galip!?. İskilipli Atıf Hoca’nın idam kararını veren İstiklal Mahkemesi üyesi (Ali Çetinkaya, Kılıç Ali, Reşit Galip).

             ***
Darülfünunda atalet vardı. Doğrudur, Darülfünunun ıslaha ihtiyacı vardı. Günün şartlarına uygun düzenlemeye de şiddetle ihtiyaç vardı. Dünyanın anladığı anlamda Üniversite olgusuna da ihtiyaç vardı. Ancak bütün bunların, “reform” olarak yapılması gerekiyordu.
             ***
Görevi üstlenen Reşit Galip, hazırlayacağı “Üniversite Kanunu”na kaynak teşkil etsin diye İsviçre’den Prof. Albert Malche’yi çağrırarak bir rapor yazmasını istedi.
Dil bilmeyen, eğitimizi bilmeyen Malche, anket ve yüz yüze görüşme usulü ile bir rapor hazırlar ve Reşit Galip’e sunar. Rapor o kadar zayıftır ki 1932’de hazırlanmasına rağmen ancak 1939 yılında yayınlanabilmiştir. Çünkü Malche Raporu olarak tanınan, çok önemsenen bu rapor, malumun ilamından başka bir şey değildi.
Darülfünunda yetişmiş, kaliteli çok sayıda hoca vardı. Bizzat Maarif Vekili tarafından mevzubahis hocalara garanti verilmesine rağmen 155 hocanın 96’sının işine son verilmiş. Üniversiteden atılan hocaların hemen hepsi Ordinaryüs ve Profesör unvanlı kişilerdi. Kalanlar asistan ve kariyersiz hoca namzetleri idi.
2252 sayılı kanunla bütün kazanımlar ters yüz edilmiş, üniversitenin içi boşaltılmıştı. O kadar ki; Fen Fakültesi’nde sadece Ali Yar bey kalmıştı. Bu sebeple Abdülhak Hamid’in bir şiirine (Makber) nazire yapılarak: “Ah! Ne yer, ne yar kaldı. Fen’de bir Ali Yar kaldı” diye tekerleme uydurulmuştu.
İyi de peki öğretim nasıl gerçekleşecekti. Kim tarafından nasıl davet edildiği hâlen meçhul olan Malche devreye girerek, Almanya’daki Nazi zulmünden kaçıp, İsviçre’de bir dernek kurmuş olan hocalarla irtibata geçerek Türkiye’ye gelmeleri sağlanıyor. Tıp, Edebiyat, Hukuk, Kimya hatta İlahiyat konusunda hocalar getiriliyor.
Maarif, misafir hocalarla bir anlaşma yapıyor; anlaşmaya göre yabancı hocalar, iki yıl içinde ders anlatacak kadar Türkçe öğrenecekler, doktora talebesi yetiştirecekler, yayın yapacaklar vs...
Ne yazık ki, mesela Hukuk Fakültesinde on yıl içinde bir tane bile doktora çıkmadığı, doğru dürüst yayın yapılmadığı gibi Türkçe de öğrenmemişlerdir.
Bu hocalar içinde az sayıda kaliteli hocaların olduğu gerçeğini göz ardı etmeden (ki onlar da çok kısa süre kalmışlardır) hepsi Nazi zulmünden kaçan hocalar değildi. Hatta içlerinde Nazi olan bile vardı. Ancak bunların maaşları çok yüksekti. Türk profesörün 150-200 lira aldığı maaşa karşılık, yabancı hocalar, 500-800 lira maaş alıyorlardı (kendi ülkelerinde aldıkları maaşın 2 katı).
             ***
1933 Kanunu niçin “Reform” değil “Devrim”dir? Bu sorunun cevabı, kanunun 1. Maddesinde gizlidir.
“Madde 1- İstanbul Darülfünunu ve ona bağlı bütün müesseseler kadro ve teşkilatlarıyla beraber 31 Temmuz 1933 tarihinden itibaren kaldırılmıştır.”
Kurumda yıllardır oluşturulmuş kadro dağıtılmış, sıfırdan bir kurum tesis edilmişti. Reşit Galip, 19 Eylül 1932'de bakan olmuş, kanunu çıkardıktan sonra 13 Ağustos 1933'te yani 11 aylık bakanlıktan sonra istifa etmiştir.
             ***
Sonuç olarak; Almanya’dan Nazi zulmünden kaçıp (!), Türkiye’deki iyi maaşa gelen hocalar, yıllarca kutsandı! Yıllarca ne kadar büyük ilim adamları olduklarına ilişkin destanlar yazıldı. Aynı zamanda Reşit Galip’in “efsane eğitimci” olduğu yazıldı çizildi. Oysa Reşit Galip, kapatmak için can attığı Darülfünun mezunu Tıpçıdır. İyi bir tıpçı olmadığı da kesindir. 11 aylık “eğitim fedailiği” yapmıştır. O kadar...
Bugün yüksek öğretimde sıkıntımız var ise, en büyük nedeninin 1933 üniversite devrimi esnasında genetiğinin bozulmasıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.