"Biz Kâbe'yi tavâf etmeye geldik"

A -
A +

"Biz savaşmaya gelmedik, Kâbe'yi tavâf etmeye, ziyârete geldik. Kureyş ise savaşa kalkışıyor. Bu onlara zarardır. İsterlerse onlarla bir antlaşma yapalım..."
Peygamber Efendimiz, Hudeybiye'ye gelince, Hırâş İbn-i Ümeyye'yi (radıyallahü anh) Kureyşlilere gönderip savaş için değil, ziyâret için geldiklerini haber verdi. Kureyşliler ise, bu haberciyi öldürmek için üzerine hücûm ettiler. O da geri gelip durumu Peygamberimize bildirdi.
Bu sırada Müslümânlarla dost geçinen Huzâa Kabîlesinin reîsi Büdeyl de, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem), müşriklerin tutumu hakkında haber getirdi. Buna, Peygamber Efendimiz; "Biz savaşmaya gelmedik, Kâbe'yi tavâf etmeye, ziyârete geldik. Kureyş ise savaşa kalkışıyor. Bu onlara zarardır. İsterlerse onlarla bir antlaşma yapalım. Sonra, isterlerse, bizim dînimize onlar da tâbi olsunlar. Eğer antlaşmaya yanaşmazlarsa, Allah'a yemîn ederim ki, onların hepsini katledinceye kadar savaşırım. Artık Cenâb-ı Hakk'ın emri ne ise yerine getiririz" buyurdu. Büdeyl de Mekke'ye dönüp Kureyşlilere gördüklerini anlattı...
Büdeyl'in bu haberini iyi karşılamayan Kureyşliler, yeniden temâs kurmak için, Sakîf Kabîlesinden Urve'yi gönderdiler. Urve, Peygamberimizle görüşüp geri döndü. O da Müslümânların savaş niyetinde olmadıklarını bildirdi ve gördüklerini anlattı. Eshâb-ı kirâmın Peygamberimize bağlılıklarına hayrân olmuş, böyle bir bağlılığa hiç rastlamadığını itirâf etmişti. Mekkeliler yine iknâ olmadılar. Müslümânlar üzerine baskın yapmak için askerî bir birlik gönderdiler. Peygamberimiz bu birliği esîr aldı. Ancak harp niyetinde olmadığı için serbest bıraktı. Durumu îzâh etmek üzere Mekke'ye Hazret-i Osmân'ı (radıyallahü anh) gönderdi ise de, onu alıkoydular. Ona, "İstersen sen Kâbe'yi tavâf et; ama başka kimseye müsâade etmeyiz" dediler.
Hazret-i Osmân da; "Peygamber Efendimiz olmayınca, ben aslâ ziyâret etmem" dedi. Hazret-i Osmân, beklenen zaman içinde dönmeyince, "Kureyşliler tarafından şehîd edildi" şâyiâsı çıktı. Peygamberimiz hemen Eshâb-ı kirâmı topladı. Durumu görüştü. İslâmiyet uğrunda canlarını fedâ etmek için Eshâbını bîate (sözleşmeye) çağırdı. Hep birlikte savaşarak şehîd olmaya, aslâ dönmemeye söz verdiler. Peygamberimizin elini tutarak bîat ettiler. Hazret-i Osmân (radıyallahü anh) adına da Peygamberimiz bîat yaptı. Bu bîate "Bîatü'r-Rıdvân" adı verildi...
Bu bîat, Kureyşliler tarafından duyuldu. Mekkelilerin içine bir korku düştü. Hazret-i Osmân'ı derhâl serbest bıraktılar. Peygamberimiz ile sulh yapmak için Amr İbn-i Süheyl başkanlığında bir heyet gönderdiler. Uzun bir görüşmeden sonra, on sene geçerli kalacak olan "Hudeybiye Antlaşması" imzâlandı. [Antlaşmanın şartlarını, inşâallah öbür haftaki makâlelerimizde ele alalım.]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.