Prof. Dr. Ramazan Ayvallı

Hutame, Cehennem'in beşinci tabakasıdır. burada; ateşe, öküze tapanlar, Budistler, Brahmanlar yanacaklardır...

“Cehennem'e girmek ve sonsuz olarak orada kalmak, îmânı duyduktan sonra şirk (Allah'a ortak) koşanlar, kâfirler içindir.” 

“Cennet'te yukarıya doğru birbirlerinin üstünde bulunmak sûretiyle yüz derece ve mertebe vardır. Genişlikleri de çok fazladır..."

“Cennet” ve “Cehennem” kelimeleri ne demektir? Bunların başka isimleri var mıdır? Tabakaları, kısımları, nevileri, çeşitleri nelerdir?

Dünyâdaki bütün insanlar mesut olmak isterler. Fakat mesut olan pek azdır, çünkü saâdetin ne olduğunu bilen azdır.

Kıyâmette bir beden yaratılıp, rûh ile bu beden birlikte Cennette veya Cehennemde sonsuz yaşacaklardır.

Fıkıh ve Usûl-i Fıkıh kitaplarında, “Dört hak mezhepten birine uymak vâciptir ya’nî farzdır” deniliyor.

Âyet-i kerimeden anlaşılan, “Her ümmet, âhırette, Peygamberlerinin ve dînde uydukları İmâmlarının isimleriyle çağrılacaklardır. 

“Cehennem'e girecekleri bildirilmiş olan yetmişiki bid'at fırkası, ehl-i kıble oldukları için bunların hiçbirine kâfir dememelidir."

Eshâb-ı kirâm da, günlük işleri açıklayan bilgilerde, birbirlerinden ayrılmışlardı. Fakat, i’tikâd bilgilerinde hiç ayrılıkları yoktu...

Hanefî mezhebine göre, kurbân nisâbına mâlik olan ve gerekli diğer şartları taşıyan her Müslümânın kurbân kesmesi vâciptir.

Malum olduğu üzere, bayram günleri, günâhların affedildiği, birlik ve berâberlik duygularının pekiştirildiği, yoksulların sevindirildiği günlerdir.

Kurban Bayramı’ndan bir önceki güne “Arefe” denilir. Ramazân Bayramı'ndan önceki güne, “Arefe” denilmez.

“Zilhiccenin ilk günlerinde tutulan oruç, bir yıl oruç tutmaya, bir gecesini ihyâ etmek de, Kadir gecesini ihyâ etmeye bedeldir.”

Ehl-i sünnet itikâdı; Peygamber Efendimizin ve Eshâb-ı kirâmının ve onların yolunda bulunan İslâm âlimlerinin bildirdikleri doğru itikâd, inanıştır.

“Ben, sâdece Kur’âna ve sünnete yapışırım” demek yetmiyor. Eshâb-ı kirâmı sevmek ve onların yolunda olmak da şarttır.

"İşte bu, benim sırât-ı müstekîmim (dosdoğru yolumdur), ona uyun. Başka yollara uymayın ki, sizi O'nun yolundan ayırmasın..." 

"Sıdk" ve "İstikâmet" kelimelerinin karşılığı olan doğruluk, ahlâkî vasıfların hepsinin kendisinde toplandığı bir rûh hâlidir.

Fâtiha Sûresi​nde buyuruluyor ki: “Allah’ım! Bizi, kendilerine nimet verdiklerinin yolu olan sırât-ı müstekîme, doğru yola ilet.” 

“İstikâmet” çok mühim; çünkü insanlar için en zor işlerden birisi, “istikâmet” üzere olmak, “sırât-ı müstekîm”de bulunmaktır.