Vakıfların kültür ve medeniyetimizdeki yeri

A -
A +
Osmânlılar “İnsanların hayırlısı (en iyisi), insanlara faydalı olandır (veya en faydalı olanıdır)” hadîs-i şerîfini rehber edinmişlerdir...
 
 
Yüzyıllar boyunca, İslâm ve Türk dünyâsında, ictimâî nizâmın korunmasına, fertler arasında yardımlaşma ve dayanışma yoluyla karşılıklı sevgi bağının kurulmasına, başka bir ifâdeyle insanlığın dünyevî ve uhrevî saâdetine hizmet eden birer sosyal kuruluş olarak önemli bir yer tutan vakıflar, Osmânlı devlet nizâmının kurulmasında ve devâm etmesinde de temel faktörlerden biri olmuştur.
 
Vakıfların târihî gelişimini, kısaca özetlememiz gerekirse:
 
Peygamber Efendimizin sünnetine tâbi olan Hulefâ-i râşidîn ve diğer Eshâb-ı kirâm da (radıyallahü anhüm), onun gibi vakıflar yaptılar.
 
Emevîler zamânında, vakıf müessesesinde büyük gelişmeler oldu.
 
Abbâsîler zamânında, İmâm Ebû Yûsuf hazretleri, vakıf müessesesinin hukûkî mâhiyetini tespit etti.
 
Orta Asya’dan Atlas Okyanusu’na kadar her tarafta câmiler, medreseler, mektepler, tekkeler, hastahâneler, imâretler, ribâtlar, kervânsarâylar, köprüler, yollar gibi pekçok hayırlar yapılarak vakfedildi.
 
Büyük Selçûklular zamânında, Müslümânlar tarafından vakıf kurma işleri daha da hızlandı.
 
Anadolu Selçûkluları, Dânişmendliler, Gazneliler, Atabegler, Eyyûbîler zamanında Hindistân, Afganistân ve diğer Müslümân ve Türk devletlerinde birçok vakıf kuruldu. Mısır’daki Memlûkler döneminde iyice gelişip yaygınlaştı. Şüphe yok ki vakıflar, en büyük gelişmeyi Osmânlılar zamânında gösterdi. “İnsanların hayırlısı (en iyisi), insanlara faydalı olandır (veya en faydalı olanıdır)” hadîs-i şerîfini rehber edinen Osmânlılar, her sâhada olduğu gibi, bu sâhada da muazzam ve kalıcı eserler meydâna getirdiler. Vakıf yoluyla tesîs edilen sayısız eserler, muazzam Osmânlı ülkesini bir baştan diğer başa bir ağ gibi ördüler.
 
İslâm dîninin temel kitaplarında ve ahlâk kitaplarında yer alan ve egoizmi yasaklayan hadîs-i şerîflerden bâzıları şunlardır:
 
“İnsanların en iyisi, insanlara hizmet edendir.”
 
“Kendisi için istediğini, dîn kardeşi için de istemeyen kimsenin îmânı kâmil olmaz.”
 
“Sıkıntıya düşen komşusuna yardım eden, sıkıntısını gideren kimseye, Allahü teâlâ, kıyâmet günü, kıymetli elbise giydirecektir.”
 
[Osmanlılar zamânında kurulan vakıf müesseseleri iki kısımda incelenmektedir:
 
Birincisi; vakfedilen şeyin bizzât kendisinden faydalanılan vakıflardır. “Müessesât-ı hayriyye” de denilen, câmiler, medreseler, mektepler, imâretler, zâviyeler, kütüphâneler, misâfirhâneler, köprüler, hastahâneler, çeşmeler, sebiller ve kabristanlar bu kısma girer.
 
İkincisi ise; vakfedilen şeyin bizzât kendisinden faydalanılmayan, fakat birincilerin sürekli ve düzenli bir şekilde işlemesini temin eden binâ, arâzi, nakit para vs. gelir kaynaklarının teşkil ettiği vakıflardır...]