Elde bulunan imkânlardan başkasını da faydalandırmak

A -
A +
Allahü teâlânın bizlere ihsân buyurduğu sonsuz nimetlerine şükretmeli, bunları yerli yerinde kullanmalı, O’nun dînine hizmet ve kullarına yardım etmeliyiz.
 
 
Bütün kâinâtı, canlı-cansız her varlığı, en mükemmel bir nizâm ve intizâm üzere yaratan ve onları her ân varlıkta durduran Allahü teâlâ,  şu uçsuz-bucaksız olarak gördüğümüz koca “kâinât”ta, sâdece “dünya”nın insanlarla meskûn olmasını irâde etmiş, “ilk insan” olarak “Hazreti Adem”i bu dünyaya göndermiş ve onu aynı zamanda “ilk Peygamber” kılmıştır.
Âdem aleyhisselâmdan başlayarak, “son Peygamber” olan Sevgili Peygamberimize gelinceye kadar her asırda, dünyânın her tarafındaki insanlar arasından en iyi, en üstün olarak seçtiği bir zâta (bir “Peygamber”e), bir “melek”le [“Cebrâîl” aleyhisselâm’la] haber göndererek, kendi varlığını, isimlerini ve sıfatlarını bildirmiştir.
Yüce Allah, insanlara muhtaç oldukları her türlü nimeti de lütfetmiştir. Bu nimetler sayılamayacak kadar çoktur. Bu konuda 2 âyet-i kerîme vardır:
“O, size, istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimet[ler]ini sayacak olsanız, sayamazsınız. Doğrusu insan çok zâlim, çok nankördür!” [İbrâhîm, 34]
“Hâlbuki Allah'ın nimet[ler]ini teker teker saymaya kalkışsanız, onları sayamazsınız. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.” [Nahil, 18]
Allahü teâlânın bizlere ihsân buyurduğu sonsuz nimetlerine şükretmeli, bunları yerli yerinde kullanmalı, O’nun dînine hizmet ve kullarına yardım etmeliyiz. İlmi olan ilminden, makâmı olan makâmından, malı olan da malından diğer insanları faydalandırmalıdır.
Her gün, en iyi işleri yapmaya çalışmalıdır. Cenâb-ı Hakk’ın bizlere olan en önemli lütuflarından birisi de “zaman=vakit”  nimetidir. Dünyâ ve âhiret saâdetini kazanmak, bu sınırlı zamânı iyi kullanmaya bağlıdır. Nitekim Peygamber Efendimiz “Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz, öyle haşrolursunuz” buyurmuşlardır...
Her şeyi zamân sâyesinde kazanabiliriz; ama geçen zamânı geri getirmeye, hiçbir kimsenin gücü yetmez.
İnsanlar, yaratılışları îcâbı hayâtı severler, ömürlerinin uzamasını isterler. Ancak, uzun ömür, Hak yolunda tüketilmiş ise hayırlıdır. Nitekim bir sahâbî, Sevgili Peygamberimize, “Yâ Resûlallah! İnsanların  hayırlısı [en iyisi] kimdir?” diye sordu.
Peygamber Efendimiz şöyle cevap verdi: “İnsanların hayırlısı [en iyisi], ömrü uzun olup ameli güzel olandır.
O sahâbî, “İnsanların hangisi şerlidir [daha kötüdür]?” diye sorunca da, Resûlullah Efendimiz, “Ömrü uzun olup da, ameli kötü olan” [Tirmizî] buyurmuştur.
Şu hâlde yaşamaktan maksat, iyi işler yapmak olmalıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.