Fransız "Le Point" dergisinin bir tercihi

A -
A +
Târih boyunca, mükemmel hayâtı, en ince teferruâtıyla ortaya konulan yegâne zât olan Peygamber Efendimize, insânlığın ne kadar muhtâç olduğunu, bugün daha iyi anlıyoruz.

Bir insanda bulunabilecek, görünür-görünmez, bilinir-bilinmez bütün iyilikler, üstünlükler ve güzellikler kendisinde toplanmış olan, dünyâ ve âhiretin Efendisi, insanların ve cinnîlerin Peygamberi olan Resûl-i Ekrem Muhammed (aleyhis-salâtü ves-selâm)'ı gündemde tutmak, akıllarda ve fikirlerde, hâtırlarda ve gönüllerde bulundurmak, bütün insanlara doğru bir şekilde tanıtmak ve sevdirmeye çalışmak çok şerefli bir iştir. Bu, kültürlü, münevver, imkânı olan ve gücü yeten her Müslümânın işi olmalıdır. 
Hâtırlarda olduğu gibi, Fransız dergilerinden "Le Point", 1980 yılını "Hazret-i Muhammed Yılı" olarak i'lân etmişti. Dergi, bu seçimine sebeb olarak, "Hazret-i Muhammed'in (aleyhisselâm), yedinci yüzyılda yaşamış olmasına rağmen, dünyâdaki tesîrini, her geçen gün büyüyerek sürdürmesini" göstermişti.
Resûlullah Efendimiz, günümüzde de bütün dünyâ milletlerinin, ilim adamlarının, devlet, siyâset ve fikir adamlarının, edîplerin, târihçi ve askerî şahsiyetlerin alâkasını çekmekte, bunların herbiri, O'nu biraz inceledikten sonra, hayrânlık ve şaşkınlıklarını dile getirmektedirler.
Ne var ki, Müslümân olmayanlar, Habîb-i Ekrem Efendimizin sâdece idâreciliği, dehâsı, askerî, sosyal ve diğer taraflarını görmekte, yalnız bunlara bakarak O'nu tanımaya çalışmaktadırlar. Gördükleri fevkalâde ve hiçbir insanda görülmemiş üstünlükler karşısında acze düşmekle berâber, O'na Peygamber gözüyle bakmadıkları, sâdece bir dâhî kabul ettikleri için, O'nu tanımaktan ve anlamaktan çok uzak kalmaktadırlar.
Müslümânlar da, Peygamber Efendimizin güzellik ve üstünlüklerini ilimleri, ihlâsları ve O'na olan muhabbetleri kadar derece derece görmekte ve anlayabilmektedirler. Bunlardan zâhir âlimleri, O'nun zâhirî vasıflarını, bâtın âlimleri de, bâtınî güzelliklerini görebildikleri kadar dile getirmişlerdir.
"Ulemâ-i râsihîn" denilen hem zâhir, hem de bâtın bilgilerinde üstâd ve Peygamber Efendimize vâris olan yüksek İslâm âlimleri ise, O'nu bütün güzellikleriyle görmüş ve kendisine âşık olmuşlardır. Bunların en başında Ebû Bekr-i Sıddîk (radıyallahü anh) gelmektedir. O, Resûlullah Efendimizdeki nübüvvet nûrunu görmekte, O'nun üstünlük, güzellik ve yüksekliklerini idrâk ederek, O'na âşık olmakta öyle ileri gitmiştir ki, başka hiçbir kimse Ebû Bekr-i Sıddîk (radıyallahü anh) gibi olamamıştır. Zâten o, Peygamberlerden sonra, insanların üstünlükte birincisidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.