Hazret-i Hüseyin Efendimizin fazîleti

A -
A +

Bugünkü makâlemizde, bir nebze de olsa, Sevgili Peygamberimizin "Sibtayn-i muhteremeyn=İki muhterem torun"undan ikincisi, mübârek "12 İmâm"ın üçüncüsü, temiz "Ehl-i Beyt"in dördüncüsü, Hazret-i Alî Efendimizle Hazret-i Fâtımetü'z-Zehrâ (radıyallahü anhümâ)'nın kıymetli mahdûmları Hazret-i İmâm Hüseyin'in hayâtı ve fazîletlerinden bahsetmeye çalışacağız... Hazret-i Hüseyin'in ilk çocukluğu, Resûlullah Efendimizin derin sevgi ve şefkati içinde geçti. Ancak bu hâl, çok sürmedi. Peygamberimiz âhirete irtihâl buyurunca, Hüseyin (radıyallahü anh), bundan sonra ilmini ve edebini babasının yanında tamâmladı. Kendisinin beş çocuğu oldu. İsimleri, sırasıyla Ali Ekber, Ali Asgar, Ca'fer, Fâtıma ve Sekîne'dir (radıyallahü anhüm ecmaîn). "SEYYİD" VE "ŞEHÎD" Resûlullahın (aleyhisselâm) torunu, Hazret-i Ali'nin ikinci oğlu, Oniki İmâmın üçüncüsü ve Ehl-i Beytin dördüncüsü olan Hazret-i Hüseyin, Hicretin altıncı yılında (m. 628'de) doğdu. "Hüseyin" adı, ona Resûlullah efendimiz tarafından verildi. Künyesi, "Ebû Abdillah"dır. Lakabı "Seyyid" ve "Şehîd"dir. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîm'de, Ehl-i Beyte hitâben buyuruyor ki: "Allahü teâlâ, sizlerden ricsi, ya'ni her kusûr ve kirleri gidermek istiyor ve sizi tâm bir tahâret ile temizlemek irâde ediyor ey Ehl-i Beyt." Eshâb-ı kirâm sordular: "Yâ Resûlallah! Ehl-i Beyt kimlerdir?" O esnâda, İmâm Ali, yanına geldi. Onu, mübârek hırkâsının altına aldılar. Ondan sonra, Fâtımatüz-Zehrâ da geldi. Onu da yanına aldılar. İmâm Hasan geldi, onu da bir yanına; İmâm Hüseyin geldi, onu da öbür tarafına alarak, "İşte bunlar, benim Ehl-i Beytim'dir" buyurdular. Bu âyet-i kerîme ve ilgili hadîs-i şerîfler, Resûlullahın iki mübârek torununu sevmenin şart olduğuna açık delîllerdir. Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Hüseyin doğduğu zaman, kulağına; "O, Cennet çocuklarının efendisi(seyyidi)dir" diye seslenmişti. Üsâme bin Zeyd, bir gece Peygamber aleyhisselâmı gördüğünü ve onun; "Bunlar benim oğullarımdır [kızımın oğullarıdır]; Allahım, ben onları seviyorum, sen de onları sev ve onları sevenleri de sev" dediğini rivâyet etmektedir... İbn-i Abbâs'dan (radıyallahü anhümâ) gelen bir rivâyete göre: Resûlullah (aleyhisselâm), her sabâh namazını kıldıktan sonra, mübârek yüzünü Eshâb-ı kirâma çevirirdi. Üzüntülü kimseler yüzünü görseler, mesrûr (sevinçli) olurlardı. Bir gün sabâh namazından sonra, yüzünü döndürmeden, Hazret-i Ali'yi çağırdı. Beraber mescidden çıktılar. Eshâb-ı kirâm (aleyhimü'r-rıdvân) onların niçin ve nereye gittiklerini anlayamadılar. Tekrâr dönerler diye Mescid'de oturmaya devâm ettiler. İkisi, Hazret-i Fâtıma'nın evine gitmişlerdi. Peygamberimiz, Hazret-i Ali'ye kapıda durup kimseyi içeri sokmamasını emretmişti. Zîrâ o gün Hazret-i Hüseyin doğmuş, melekler tebrîk etmek için gelmişlerdi. Hazret-i Ebû Bekir, Mescid'de duramayıp Hazret-i Ali'nin evine gitti. Sonra Ömer (radıyallahü anh), sonra Osmân (radıyallahü anh) ve bütün Eshâb-ı kirâm, Hazret-i Ali'nin evine geldiler. Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh), Hazret-i Ali'den, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) nerede olduğunu sordu. Hazret-i Ali, "İçeride" dedi. "İzin verirsen, ben de, kendisini göreyim" dedi. Hazret-i Ali, "Allah'ın Resûlü meşgûldür" dedi. "Benim içeri girmememi sana emretti mi?" deyince, "Hayır, yalnız dörtyüzyirmidört bin melek geldi" dedi. Ebû Bekir (radıyallahü anh), Hazret-i Ali'nin bu sözüne taaccüb (hayret) edip durdu. Ali (radıyallahü anh), Hazret-i Ömer, Hazret-i Osmân ve bütün Eshâb-ı kirâma aynı şeyleri söyledi. "KENDİLERİ BİLDİRDİ" Bir ara Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) dışarı çıkıp, herkesin içeri girmesini emrettiler. Önce Ebû Bekir (radıyallahü anh), sonra bütün Eshâb-ı kirâm içeri girdiler. Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) selâm verdiler. Hazret-i Ali'nin, meleklerin sayısına dâir sözü söylendi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Ali'ye: "Meleklerin sayısını nasıl bildin?" diye sordular. Hazret-i Ali: "Melekler grup grup geliyorlardı. Herbiri bir dil ile konuşurlardı ve kendi sayılarını bildirirlerdi" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah, aklını ziyâde etsin yâ Ali" buyurdular. [Yarın da inşâallah Hüseyin Efendimizin şehâdetinden bahsedelim.]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.