İki dînî bayramımızdan Kurban Bayramı...

A -
A +

Hem "Fıtır (ya'nî Ramazân) Bayramı", hem de "Adhâ (Kurbân) Bayramı", Allahü teâlânın, ümmet-i Muhammed'e ihsân buyurduğu iki dînî bayramımızdır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz: "Allahü teâlâ, size Câhiliye döneminden kalma bayramlardan daha hayırlı iki bayramı (Ramazân ve Kurbân Bayramlarını) ihsân etti" buyurmuştur. Yine Sevgili Peygamberimiz: "Ramazân Bayramı, Kurbân Bayramı ve teşrîk günleri, biz ehl-i İslâmın bayramıdır; bugünler yeme ve içme günleridir" ve "Ramazân Bayramında namaz ve sadaka-i fıtır, Kurbân bayramında ise, namaz ve kurbân vardır" buyurmuşlardır. Malum olduğu üzere, bayram günleri, günâhların affedildiği, birlik ve berâberlik duygularının pekiştirildiği, yoksulların sevindirildiği günlerdir. Bildiğiniz gibi, dînî bayramlarımızdan birincisi olan "Ramazân Bayramı"nı, 19-20-21 Ağustos 2012 (1-3 Şevvâl 1433) târihlerinde idrâkle şereflenmiştik. "Kurbân Bayramı" ise, dînî bayramlarımızdan ikincisidir. 25-26-27-28 Ekim 2012 (10-13 Zilhicce 1433) târihleri de, Kurbân Bayramı günleridir. Yani takvîmlere göre dün (Perşembe günü) Kurbân Bayramı başlamış oldu ve 4 gün devâm edip Pazar günü bitecek. [Allahü teâlâ, necîp milletimizin ve bütün Müslümânların, sıhhat ve âfiyet içerisinde nice bayramlara kavuşmalarını nasîp buyursun. Bu bayramı tüm insanlığın da hidâyetine vesîle kılsın inşâallah.] HİCRETİN İKİNCİ YILINDA... Bilindiği üzere, İslâmiyetin ilk zamanlarında yani Mekke-i mükerreme döneminde, umûmiyetle îmânı takviye eden âyet-i kerîme ve sûre-i celîleler nâzil olmuştur. Ama Medîne-i münevvere devresinde hem ibâdetlere, hem de ahkâma dâir sûre ve âyetler inmiştir. Hicretin ikinci yılında, Müslümanlara bedenî ve mâlî ibâdetlerden bazıları emredilmiştir. Bilindiği gibi ibâdetler üç kısımdır: 1- Beden ile yapılanlar (Namaz ve Oruç gibi), 2- Mal ile yapılanlar (Zekât, Sadaka-i Fıtır ve Kurbân gibi), 3- Hem beden, hem de mal ile yapılan (Hac ve Umre gibi) ibâdetlerdir. "Cinnîleri ve insanları, ancak (beni bilmeleri, tanımaları) bana ibâdet etmeleri için yarattım" (Zâriyât, 56) âyet-i kerîmesinde belirtildiği vechile, Allahü teâlâya ibâdet için yaratılan insanlar, Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yaparlarsa, "İbâdet" etmiş olurlar. Allahü teâlânın rızâsı da, yapılmasını kesin olarak emrettiği farzları yerine getirmekte ve yasak ettiği harâmlardan kaçınmaktadır. En büyük ve en son Peygamber olan Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm) tarafından tebliğ edilmiş olan îmân, ibâdet ve ahlâk esâsları ile insanlar, manen ve maddeten yükselmeye, şeref ve üstünlük sâhibi olmaya, dünyâ ve âhiret saâdetlerine kavuşmaya dâvet edilmişlerdir. Böylece insanlar, âlemlerin ve tüm mahlûkların yaratıcısı olan ve bütün ni'metleri, iyilikleri gönderen Allahü teâlâya ibâdet etmeye, ancak O'na boyun bükmeye, O'na duâ etmeye, O'ndan yardım istemeye, O'na sığınmaya çağırılmışlardır. Nitekim Allah'a kulluk hakkında, Kur'ân-ı kerîmde meâlen, "Yalnız Sana ibâdet (kulluk) ederiz ve yalnız Sen'den yardım isteriz" (Fâtiha sûresi, 4) buyurulmaktadır. Şimdi hicretin 2. yılı olaylarına gelecek olursak: KURBAN KESMEK VÂCİP OLDU 1- Hicretin 2. yılı olaylarından biri, müdâfaa için "Cihâd"a izin verilmesidir. 2- Bunun yanında, daha önce Kudüs'e, Mescid-i Aksâ'ya doğru namaz kılınırken, Allahü teâlânın emriyle, Kâ'be-i şerîfe'ye doğru namaz kılınmaya başlanmıştır. Kıblenin Kâ'be-i muazzama, Mescid-i harâm olduğunu bildiren Bakara sûresinin 144. âyeti nazil olunca, Müslümânların kıblesi, artık kıyâmete kadar değişmemek üzere, Kâ'be-i şerîfe oldu. 3- Kıblenin Kâ'be-i muazzama olmasından bir ay ve hicretten de 18 ay sonra, Şa'bân ayının 10. günü, Bedir gazâsından da bir ay önce, "Oruç" farz oldu. 4- Yine o senede (hicretin 2. senesinde), Ramazân ayında, "Terâvîh Namazı" kılınmaya başlandı ve "Sadaka-i Fıtır" vermek vâcip oldu. 5- Kezâ hicretin 2. senesinde Ramazân ayında "Zekât" vermek de farz oldu. 6- Yine hicretin 2. yılında Zilhicce ayında, "Kurbân" kesmek ve "Bayram Namazı" kılmak vâcip oldu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.