İlim, medenî yaşamak için bir mecburiyettir

A -
A +

İnsan, ihtiyaçlarını temîn etmek, huzur içerisinde yaşayabilmek, manen ve maddeten yükselebilmek için her şeyden önce bilmek, tanımak ve anlamak zorundadır...

Bilindiği üzere, ilk emri, "Oku" diye başlayan İslâm dîninde, ilme büyük ehemmiyet verilmiştir. İlim mevzûunda, ilmin temîn edeceği yüksek dereceler hususunda, Kur'ân-ı kerîmde müteaddid âyet-i celîleler ve Peygamber Efendimizin birçok hadîs-i şerîfleri vardır.
Peygamber Efendimiz, 40 yaşında iken, Peygamberliği henüz kendisine bildirilmeden önce, Mekke-i Mükerreme'de Nûr Dağı'ndaki Hırâ Mağarası'nda tefekkür ve ibâdetle meşgûl olurken, Cebrâil (aleyhisselâm), Ramazân ayının 17. gecesi gelip, ilk İlâhî emri getirmişti. Bilindiği gibi, bu gelen ilk vahiy, "Alak Sûresi"nin ilk beş âyet-i kerîmesi idi.
İlk âyetin meâl-i âlîsi şöyledir: "(Ey Habibim Muhammed!) Yaratıcı Rabbinin adı ile oku."
Cihânı aydınlatan İslâm güneşi böyle doğmuş, Kur'ân-ı kerîm, takrîben 23 senede indirilmiştir. "Peygamberler târihi" içerisinde son halka olan Sevgili Peygamberimizin (aleyhis-selâm), 150 bin güzîde sahâbe, "hayırlı ümmet" ve mübârek insanlar meydâna getirmesi, onların da 30-40 sene gibi çok kısa zaman zarfında gâyet mahdût imkânlarla, Endülüs'ten [İspanya'dan] Çin'e kadar olan geniş coğrafî bölgeleri fethedip oralara ilim-irfân, nûr-hidâyet, ahlâk-fazîlet, adâlet-hakkâniyet, medeniyet-insan hakları götürmeleri, dünyada bir eşi-benzeri görülmemiş bir hâdisedir. Bu dönemde yapılan fetihler ve elde edilen zaferler ciddiyetle incelenmesi gereken bir konudur.
Bizim kültürümüzde, ilim ve ilim sahipleri çok övülmüş, cehâlet ise kötülenmiştir. Böyle olmasına rağmen; ilim bir maksat değil, bir vâsıta sayılmıştır. İlim, insana Rabbini tanıtan ve onu kulluğa sevk eden bir merhale kabul edilmiştir. İlmin, amele (yani fiiliyâta, işe) dönüşmesi hâlinde kıymetli olduğu, böyle olmayan bilgilerin insanlığı cehâlete götürdüğü bildirilmiştir. Hattâ bu ikinci kısma "faydasız ilim" denilmiştir. Hakîkî ilim, insanı önce kendini bilmeye, sonra da Rabbini bilmeye götürmektedir.
Burada, şunu da belirtelim ki, ilme kıymet vermek; medenî yaşamak için bir mecburiyettir. İnsan, ömür sürdüğü müddetçe, dünyada ihtiyaçlarını temîn etmek, tehlikelerden korunmak, rahat ve huzur içerisinde yaşayabilmek, manen ve maddeten yükselebilmek için her şeyden önce bilmek, tanımak ve anlamak zorunda olduğunu hissetmiştir.
Bir tahdîs-i nimet olarak ifâde edelim ki, insanlığın bugün sahip olduğu ilim ve teknik seviyedeki en büyük pay, Müslümân âlimlerindir. [Bunu sâdece biz söylemiyoruz, bu konuda, birçok Batılının da sözleri vardır.]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.