Müslüman olanın ilk vazifesi nedir?

A -
A +
Her Müslümânın, îmân edilmesi lâzım olan bilgileri yani Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan doğru i'tikâdı öğrenip bunlara inanması lâzımdır.

İslâm âlimlerinin buyurdukları üzere, yeni müslümân olan bir kimsenin veyâ bâliğ olan [bülûğa eren, ergenlik çağına gelen âkıl] bir Müslümân evlâdının, evvelâ "Kelime-i şehâdet"i söylemesi ve bunun manâsını öğrenip kalben inanması lâzımdır.
Her Müslümânın bu ilk vazîfeden sonra, îmân edilmesi lâzım olan bilgileri yani Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan doğru i'tikâdı öğrenip bunlara inanması lâzımdır.
Sonra Ehl-i sünnetin dört mezhebinden birinin kitâblarında yazılı olan fıkıh bilgilerini, yani İslâmın beş şartını, helâl ve harâm olan şeyleri öğrenmesi, bunlara inanması ve uygun yaşaması lâzımdır. [Bunları öğrenmek ve uymak lâzım olduğuna inanmayan, ehemmiyyet vermeyen "mürted" olur. Yani Müslümân olduktan sonra, tekrâr kâfir olur.]
Dört mezhebin i'tikâdları birbirinin aynıdır. Dört mezhebden birinin îmân ve fıkıh bilgilerine tâbi olan [uyan] bir Müslümâna "Ehl-i sünnet" veyâ "Sünnî" denir. Dört mezhebden birinde olmayan kimsenin îmânı bozulur. Yâ "bid'at sâhibi", yani sapık Müslümân olur. Yâhud mürted olur. Bunun her ikisi de, tevbe etmeden ölürlerse, muhakkak Cehenneme girecek, ateşte yanacaklardır.
Müslümânlardan, doğru yoldan ayrılanlara, "Bid'at sâhibi" denir. Doğru yol, Resûlullah Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ve Onun dört halîfesinin (aleyhimür-rıdvân) yoludur.
Sevgili Peygamberimiz buyurmuşlardır ki:
"Benden sonra Müslümânlar arasında çok ayrılık olacaktır. O zamanlarda yaşayanlar benim yoluma ve Hulefâ-i râşidîn'in (aleyhimür-rıdvân) yoluna yapışsınlar. Sonradan meydâna çıkan [bid'atlerden, moda olan] şeylerden kaçınsınlar. Çünkü, dînde yenilik [reform] yapmak dalâlettir, doğru yoldan çıkmaktır. [Benden sonra, dînde yapılacak değişikliklerin hepsi dînsizliktir...]"
Seyyid Abdülkâdir Geylânî (kuddise sirruh) "Gunyetü't-Tâlibîn" kitâbında buyuruyor ki:
"...Bid'at fırkalarının hiçbirisi, Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) ve Çihâr yâr-i güzîn'in/Hulefâ-i Râşidîn'in (aleyhimür-rıdvân) zamanlarında yoktu. Bunların meydana çıkmaları, ayrı ayrı yollara ayrılmaları, Sahâbe-i kirâmın (radıyallahü anhüm), Tâbiîn-i izâmın (rammetullahi aleyhim) ve Fukahâ-i seb'a hazerâtının [yedi büyük fakîh/fıkıh âlimi] vefâtlarından senelerce sonra idi."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.