"Önce deveni bağla, sonra tevekkül et!.."

A -
A +

Resûlullah Efendimizin yanına bir köylü geldi. "Deveni ne yaptın?" buyurdu. "Allah'a tevekkül edip, kendi hâline bıraktım!" deyince "Önce deveni bağla ve sonra tevekkül et" buyurdular.

Allahü teâlâ herkese, tevekkülü emreylemiştir: Âl-i İmrân Sûresinde (meâlen), "Allahü teâlâ, elbette tevekkül edenleri sever"; Mâide Sûresinde (meâlen), "Eğer îmânınız varsa, Allahü teâlâya tevekkül ediniz"; Zümer Sûresinde (meâlen), "Allahü teâlâ, kuluna kâfi değil midir?" buyurulmuştur.

Bunlar gibi daha nice âyet-i kerîme vardır.
Hûd Sûresinde (meâlen), "Yeryüzündeki her canlının rızkını, elbette Allahü teâlâ gönderir" buyurulmuştur.

Cenâb-ı Hak, bir hadîs-i kudsîde buyurdu ki: "Kullarımın rızkını, doğrudan doğruya göndermeyip kullarımın eliyle onlara göndermeyi severim."

Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de buyurmuştur ki: "Bir kimse geceyi, yarın yapacağı işleri düşünmekle geçirir. Halbuki o iş, bu kimsenin felâketine sebep olacaktır. Allahü teâlâ, bu kuluna acıyıp o işi yaptırmaz. O ise işi olmadığı için üzülür. Bu işim neden olmuyor? Kim yaptırmıyor? Bana kim düşmânlık ediyor diyerek arkadaşlarına kötü gözle bakmaya başlar. Hâlbuki Allahü teâlâ, ona merhâmet ederek kendisini felâketten korumuştur."
Bunun için, Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) "Yarın fakîr, muhtaç kalırsam hiç üzülmem. Zengin olmayı da hiç düşünmem, çünkü hangisinin benim için hayırlı olacağını bilmem" buyurdu.

Tevekkül etmek için, tesîri katî olan ve herkesçe bilinen sebepleri bırakmak lâzım değildir. Hırsız girmesin diye evin kapısını kapamak/kilitlemek tevekkülü bozmaz. Tehlikeli yerde silâh taşımak, düşmândan sakınmak da tevekküle zararlı değildir.

Bir gün, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin yanına bir köylü geldi. "Deveni ne yaptın?" buyurdu. Köylü, "Allah'a tevekkül edip, kendi hâline bıraktım!" deyince; ona, "Önce deveni bağla ve sonra tevekkül et" buyurdular.

İbrâhîm aleyhisselâm mancınığa konulup ateşe atılırken, "Hasbiyallahü ve ni'me'l-vekîl" yâni; "Bana Allahım yetişir. O iyi bir vekîl/yardımcıdır" dedi. Ateşe düşerken, Cebrâîl aleyhisselâm gelip "Bir dileğin var mı?" dediğinde; "Var, ama sana değil" dedi. Böylece "Hasbiyallah" sözünün eri olduğunu gösterdi. Bunun için Necm sûresinde (meâlen) "Sözünün eri olan İbrâhîm!" diye medh buyuruldu.

Hadîs-i şerîfte:
"Bir kimse, Allahü teâlâya sığınırsa, Allahü teâlâ, onun her işine yetişir. Hiç ummadığı yerden ona rızık verir. Her kim, dünyâya güvenirse, onu dünyâda bırakır."

"Bir işe başladığın zaman, Allahü teâlâya tevekkül et/ona güven" âyet-i kerîmesi, tevekkülle berâber, yalnız çalışmak değil, çalışmanın üstünde olan azmin de lâzım olduğunu gösteriyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.