Peygamberimizin İslâmiyeti tebliği

A -
A +
Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm, bütün insanlara ve cinnîlere "Peygamber" olarak gönderilip, insanları açıkça İslâm'a davet etmesi emredildiğinde, bütün insanlık âlemi dînî, rûhî, ictimâî ve siyâsî bakımlardan yaygın bir karanlık, tâm bir câhiliyyet, taşkınlık, azgınlık ve sapıklık içerisinde bulunmakta idi.
O zaman dünyâ üzerinde göze çarpan belli başlı devletler Bizans, Îrân, Mısır, Hindistân, İskenderiye, Mezopotamya, Çîn ve benzerleri idi. Buralarda yaşayan insanlar inançsızlık veya bâtıl inançlar içinde çırpınıyordu. Bunlar ne yaptıklarını bilmeyen azgın insanlar hâline gelmişti. Âlem öylesine kararmış ve zulmet öyle kesifleşmişti ki, insanlar her şeyin yaratıcısı olan Allaha îmân ve ibâdet etmek yerine, kâinâtta cereyân eden hâdiselere ve Allahü teâlânın yarattığı eşyâya tapıyorlardı... İnsanları sınıflara ayırmışlar, kuvvetliler zayıfları korkunç bir tahakkümle eziyordu.
Dünyâ üzerinde siyâsî, coğrâfî ve ticârî bakımdan mühim bir yer tutan Arabistân'da da durum diğer yerlerden farksızdı. O zaman Arabistân'da insanlar inanç bakımından bazı değişiklikler gösteriyordu:
1- Bir kısmı tamâmen inançsız ve dünyâ hayâtından başka bir şey kabûl etmiyordu. 2- Bir kısmı ise, Allah'a ve âhıret gününe inanıyor, fakat insanlardan bir Peygamberin geleceğini kabûl etmiyordu. 3- Bir kısmı da Allah'a inanıyor, ama âhirete inanmıyordu. 4- Diğer büyük bir kısmı ise, Allaha şirk koşup putlara tapıyordu. Müşriklerin her birinin evinde bir put bulunurdu. Kâ'be-i şerîfeye ve etrâfına da 360 put konulmuştu. 5- Bütün bunlardan başka Hazret-i İbrâhîm'in bildirdiği dîn üzere olan ve "Hanîfler" denilen kimseler de vardı. Bunlar Allahü teâlâya inanır ve putlardan uzak dururlardı...
"Câhiliyye devri" denilen o zamanda, Arabistân'da insanlar genellikle göçebe hayâtı yaşıyorlardı ve kabîlelere bölünmüşlerdi. Devâmlı çekişme hâlinde bulunan bu kabîleler, baskın ve yağmacılığı âdetâ kendileri için bir geçim vâsıtası kabûl etmişlerdi. Aralarında zulmün ve yağmacılığın yaygınlaştığı kabîlelerden meydâna gelen Arabistân'da siyâsî bir nizâm, içtimâî bir düzen de yoktu.
Yine bu sırada dünyânın diğer yerlerinde olduğu gibi Arabistân'da da ahlâksızlık son haddine ulaşmıştı. İçki, kumar, zinâ, hırsızlık, zulüm, yalan ve ahlâksızlık nâmına ne varsa alabildiğine yaygınlaşmıştı. Netîce i'tibâriyle o zamanın insanları arasında şefkat, merhamet, iyilik ve adâlet gibi güzel hasletler yok olmuş gibiydi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.