Peygamberlere iman etmek "Âmentü"nün esaslarındandır

A -
A +
Peygamberlik; çalışmakla, açlık, sıkıntı çekmekle ve çok ibâdet yapmakla ele geçmez. Yalnız Allahü teâlânın ihsânıyla, lutfuyla, seçmesiyle olur.
 
 
Bütün kâinâtı, canlı-cansız her varlığı, en mükemmel bir nizâm ve intizâm üzere yaratan ve onları her ân varlıkta durduran Allahü teâlâ, şu uçsuz-bucaksız olarak gördüğümüz koca “kâinât”ta, sâdece “dünyâ”nın insanlarla meskun olmasını irâde buyurmuş, “ilk insan” olarak “Hazret-i Âdem”i, bu dünyaya göndermiş ve onu aynı zamanda “ilk Peygamber” kılmıştır.
Şüphesiz ki Cenâb-ı Hak, yarattığı şu mükemmel âlemle, kendi varlığını belli ettiği gibi, kullarına çok merhamet ve şefkat ettiği, acıdığı için, var olduğunu ayrıca “Peygamber”leri vâsıtasıyla da bildirmiştir.
Bilindiği gibi “Âmentü” esâslarından yani dînde inanılacak altı şeyden dördüncüsü, Allahü teâlânın Peygamberlerine inanmaktır.
Farsça bir kelime olan “Peygamber”, lügatte, “gönderilmiş zât ve haberci” manasına gelir. “Nebî” ve “Resûl” ise Arapçadır. Türkçede her üçü de kullanılmaktadır.
İslâmiyette bir terim olarak “Peygamber” demek, “yaratılışı, huyu, ilmi, aklı, zamânında bulunan bütün insanlardan üstün, kıymetli, muhterem bir zât” demektir. Peygamberlerin hiçbir kötü huyu, beğenilmeyecek hâlleri yoktur. Çünkü Peygamberlerde “ismet” sıfatı vardır. Yani Peygamber oldukları bildirilmeden önce de, bildirildikten sonra da, büyük ve küçük hiçbir günah işlemezler.Peygamber oldukları bildirildikten sonra, Peygamber oldukları yayılıncaya, anlaşılıncaya kadar, körlük, sağırlık ve benzeri ayıp ve kusurları da olmaz. İstisnâsız bütün Peygamberler böyledir.
Hakîkatte Peygamberler, meleklerden de üstündürler. Bilindiği üzere Peygamberlik; çalışmakla, açlık, sıkıntı çekmekle ve çok ibâdet yapmakla ele geçmez. Yalnız Allahü teâlânın ihsânıyla, lütfuyla, seçmesiyle olur.
Allahü teâlâ tarafından, insanlar arasından seçilmiş ve görevlendirilmiş, her bakımdan güvenilen, kusursuz, günahsız kimseler olan Peygamberler, insanlara, dînin hükümlerini teblîğ eden, duyuran, öğreten haberciler/elçilerdir.
Peygamberlere iman etmek, aralarında Peygamberlik bakımından hiçbir fark görmeyerek, hepsinin sâdık, doğru sözlü olduğuna inanmak demektir. Bütün Peygamberler, hep aynı îmânı söylemiş, hepsi ümmetlerinden aynı şeylere îmân etmelerini istemişlerdir. Fakat ibâdet ve amelleri, yani kalple ve bedenle yapılması ve sakınılması lâzım olan şeyleri farklıdır.
Peygamberlerin her söyledikleri doğrudur. Onlardan birine bile inanmayan kimse, hiçbirine inanmamış, hepsini inkâr etmiş olur... [Cenâb-ı Hak, başta Sevgili Peygamberimiz olmak üzere, hepsinin de şefâatlerine nâil ve mazhar eylesin.]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.