Şarktan doğan üç büyük güneş...

A -
A +

Sizlere; Hakkârî ve Vân ulemâsından Seyyid Tâhâ-i Hakkârî (Seyyid-i Büzürg), Seyyid Fehîm-i Arvâsî (Hazret-i Şeyh) ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinden bahsetmek istiyoruz...

Hâtırlayacağınız üzere daha önceki makalelerimizde denizden damla misâli, Seyyid Ali Septî, Seyyid Mahmûd-i Sâminî, Seyyid Osmân Bedreddin-i Erzurumî (kaddesallahü esrârehümü’l-aliyye) hazerâtından bahsetmiştik.

Bugünden itibaren yazacağımız dört makâlemizde ise, yine bahr-i ummândan bir katre misâli, birer nebze, “Şarktan doğan üç büyük güneş” başlığı altında, Hakkârî ve Vân ulemâsından Seyyid Tâhâ-i Hakkârî (Seyyid-i Büzürg), Seyyid Fehîm-i Arvâsî (Hazret-i Şeyh) ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinden bahsetmek istiyoruz.

Ama önce bir mukaddime olmak üzere şunu ifâde edelim ki, mâzilerini, büyüklerini tanıyamayan çocuklar, gençler ve yaşları ilerlemiş insanlar, büyüklüklere tâlip olamazlar. Sâdece ülkemizdeki değil, dünyadaki bütün insanların çeşitli buhrânlara, bunalımlara, rûhî sıkıntılara maruz kaldıkları asrımızda, büyük insanların yaşayış tarzları ile hâl ve hareketlerinin öğrenilmesi, tavsiye ve nasîhatlerine uyulması, hem zevk ve ibret almaya, hem de intibâha/uyanmaya sebep olacaktır.

Asr-ı Saâdetten günümüze kadar, İslâm coğrafyasının her tarafında, Fâs'tan Hindistân'a; Balkanlar'dan Orta Asya ve Çin'e; Kırım ve Kazân'dan Afrika'ya ve Yemen'e kadar “Ulemâ ve Evliyâ” grubuna giren pek çok İslâm büyüğü gelip geçmiştir...

Bir kısım şehirler vardır ki onlar anıldıkları zaman, hemen oralarda yaşayan bazı büyük âlim ve velîler hâtıra gelir... Misâl olmak üzere zikredecek olursak, Konya denilince, hemen Hazret-i Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, hocaları Şems-i Tebrîzî ve Sadreddîn-i Konevî; Kastamonu denilince Şeyh Şa’bân-ı Velî hâtırlanmaktadır. Ankara anıldığı zaman Hâcı Bayrâm-ı Velî ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî,  Nevşehir anıldığı zaman Hünkâr Hâcı Bektâş-ı Velî, Kırşehir anıldığında Ahî Evrân, Kayseri zikredildiğinde Seyyid Burhâneddîn Tirmizî hâtırlandığı gibi. Yine Bursa’yı zikrettiğimizde, hemen hâtıra Molla Fenârî, İsmâîl Hakkı Bursevî, Emîr Sultân ve Muhammed Üftâde hazretleri gelir (rahmetullahi teâlâ aleyhim ecmaîn).

Buhârâ-Özbekistân denilince İmâm Buhârî ve Şâh-ı Nakşibend; Bağdâd-Irâk denilince İmâm-ı A’zam ve Abdülkâdir-i Geylânî; Serhend-Hindistân denilince de İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed Fârûkî Serhendî, oğlu Muhammed Ma’sûm Fârûkî ve torunu Seyfeddîn-i Fârûkî hâtırlanmaktadır (kaddesallahü teâlâ esrârehümü’l-aliyye)...

Elazığ zikredildiğinde, Seyyid Ali Septî, Seyyid Mahmûd-i Sâminî, Seyyid Osmân Bedreddin-i Erzurumî hazretleri ve Erzincân denilince de, hemen hâtıra Terzi Baba Hazretleri gelmektedir. Siirt’ten bahsedilince ise, İsmâîl Fakîrullah, İbrahîm Hakkî Erzurumî, Şeyh Memdûh gibi kıymetli zevât hâtırlanmaktadır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.