GÜRBÜZ ADAM

A -
A +

Pençe-Kilit Harekât Bölgemize terör sızmasının olması üzerine çıkan çatışmada 9 şehîd vermemiz, 12 Ocak 2024’te meydana geldi.
Ülkeyi üzüntüye gark eden hâdise, Güney Afrika’nın şikâyeti ve Türkiye’nin delil desteği vermesiyle İsrail’in Lahey Adalet Divanı’nda yargılandığı günde yaşandı.
Ayrıca, bu haber, Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ın İsrail vahşet ve soykırımıyla Yemen’in Kızıldeniz’de İsrail destekçisi devletlerin gemilerine ziyan vermesini değerlendirdiği konuşmasının ardından alındı.
Bu üst üste gelmeler tesadüf olamaz!
Şunu fark etmeliyiz:
Şimdi artık yaptığımız “terörle mücadele” de değildir. Millî Mücadeledeyiz. En az iki asırdır, yeni zamanlarda “emperyalizm” denen haçlı-siyon ittifakıyla mücadele hâlindeyiz. Bu kapışma, Türkiye, düşerken ve kalkarken şiddetleniyor.
Sömürgeci Batı, bize en az bir asır “hasta adam” muamelesi yaptı. Uygar, çağdaş ve ilericilerimiz, kabul etse de etmese de görsek de görmesek de Avrupa, topyekûn Garp âlemi; emperyalist dünya, Türkiye’yi kendi vesayetinde saydı. İstanbul’dan İngiliz işgalinin gitmesindeki pazarlık sonucunu böyle mütalaa ediyorlar.
Son 50 ve bilhassa son 25 yıldaki verimli çalışmalarla hasta adam, “gürbüz adam” olmuştur. Kaht-ı rical, yani harplerin alıp götürdüğü yetişmiş insan darlığı bitmiştir. Yabancı hayranlığı, tamamen yok olmasa bile eskisi kadar değildir. Böylesi iyileşmeler. Londra başta olmak üzere rakip merkezleri rahatsız ediyor.
Çok net yazacağız:
ANKARA, şunlara hazırlıklı olmalıdır:
1-Suriye ve Irak’ın terörist işgalindeki komşu petrol bölgeleri birleştirilerek bu “Teröristan” parçasında bir Kürt devleti ilân edilip tanınması.
2-Bu bölgede uçuşa yasak hava sahası ilân edilmesi.
3-Gazze’nin işgali.
4-KKTC’nin işgali.
5-Türkiye’nin NATO’dan ihracı.
Türk milletinde müthiş bir Amerikan düşmanlığı alevlenmektedir. Amerikan yönetimi bunu göremiyorsa hiçbir şeyi göremiyorlar demektir. Şehidler verdikçe bu öfke artmaktadır.
Stratejik ortaklığın çöküşe geçerek yerini buğza bırakma gerçeğinin sebebi, geçmiş ve mevcut yanlış Beyaz Saray politikalarıdır. Bugün Washington, DC’de siyonist ve evanjelist çabalarla İsrail’e verilen destek, Türkiye dostluğundan hatta belki Amerika’nın geleceğinden de ileri tutuluyor. Beyaz Saray, çok pişman olacakları bir yoldadır.
Türkiye, NATO’ya SSCB tehditleri karşısında 1952’de girmişti. 1950’de Kore’de bedelini canlarla ödeyerek Kuzey Atlantik Paktı’na dâhil olmuştuk. Eğer, bölünmeye râzı olsaydık AB’ye de çoktan alınmış olurduk.
ABD, bugün Türkiye’yi tehditte SSCB’nin yerini almıştır. Vatandaşımızdaki telakki budur. İsrail, Filistin’de Gazze’de vahşi bir soykırım yaparken Washington, Ankara’ya “İsrail’i zora sokmaktan sakın!” diyen bir dil kullanıyor.
Türk milleti, bu tavırdan son derecede rahatsızdır. Ne var ki bu noktada da kalınmayarak imâlı tehdidin yerini meşru olsun-olmasın NATO’dan ihraç gözdağı alabilir. Önce gözdağı sonra kuvveden fiile geçiş.
“Bizi, NATO’dan ihraç ederlerse etsinler!” diye düşünecek olanlar, şu ihtimali unutmamalı. Önce ihraç, sonra da “uluslararası güç” hilesiyle birlik olup yurdumuza taarruz!..
Haçlı Seferi!
Bütün bunlar olup-biterken önümüzde, 31 Mart’ta seçim var. Bu seçim, mahallî olmaktan ötedir:
31 Mart 2024 Seçimleri, şer cephesinin son “umududur”. Joe Biden, makama seçildiğinde ilk verdiği beyanatlardan birinde dostlarıyla iş birliği yaparak “diktatör” dediği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı devirecekleri şeklinde bir söz etmişti. Bu lakırdı, herhâlde ağızdan kaçmamıştı. Bilakis, 15 Temmuz darbe ve işgal hamlesini kastederek “Obama’nın yapamadığını biz, yapacağız!” kibriydi.
Cümledeki dostlardan kasıt, ana muhalefet başta olmak üzere bazı muhalefet partileri olarak anlaşılmıştı. Ancak bugün hudutlarımızda yaşadığımız saldırılar da gösteriyor ki yalnızca meşru muhalefet rekabeti değil örgütler de kastedilmiş. Suriye’nin kuzeyi ile Irak’ın kuzeyinden yapılan ve Mehmetçiğimizin hayatına mal olan saldırıların Okyanus ötesi destekli olduğu Türkiye’de müşterek görüştür. Washington, bize karşı FETÖ, PKK/PYD/KCK’yı kullanırken Yahudi lobisi ve siyonist evanjelist dayanışma da medyadan sermayeye kadar akla gelen her baskıyla Amerikan siyasetini Türkiye’ye karşı sevk ve idare ediyor…
Memleketimizde manzara buyken ana muhalefet partisi, tarihinin en zayıf devresini yaşamaktadır. Terör güdümlü partiyle iş birliğine giren ana muhalefet, âdeta fiilen eş başkanlı hâle gelmiştir.
İşin garibi, nâmı belli birinin İBB Başkanı’nın elinden tutarak 31 Mart hesaplaşmasına kalkışmayı teşvik etmesidir.
Ateş olsanız, cirminiz kadar yer yakarsınız!!!
Dış destekli yarı aydınlar, Abdülhamid Han’a, bir Türk Hükümdarına bir asır boyunca “Kızıl Sultan” diye hakaret ettiler ama yüreklerindeki kin hâlâ bitmemiş.
Bu çıtkırıldım meydan okuma, bir tarih akademisyeninin Osmanlı Sultanlarına “at hırsızları” deme arsızlığını gösterdiği günlere denk geldi. Adalet Bakanlığı ve YÖK bir adım atmış mıdır? Henüz işitmedik.
Menfaat devşirmeye dönük sahne hezeyanlarının da aynı zamana, şehidler verdiğimiz günlere denk gelmesi de dikkat çekicidir.
Köklü, soylu, yerli ve millî varlığımıza her taraftan saldırı olmaktadır. Durmayacaktır. Artarak devam etmesi beklenmelidir.
Evet; milletimiz, 31 Mart 2024’te Cumhur İttifakı’na arka çıkarak bir asırdır yolunu kesenlerle bir kere daha hesaplaşacaktır.
Bu millet, Müslüman Türk ve Müslüman Kürt ve benzer unsurlarla birlikte Türkiye Yüzyılına yürüyecektir.
Türkiye düşmanlarının, Anadolu’yu işgal etmek isteyenlerin hesabında “arz-ı mev’ud” var. Kızılelma hesabında olanların ufkunda ise birlik kardeşlik ve 2071 Cihan Devleti Türkiye var.
Bu topraklarda Türk’ü, Kürt’ü ve her aidiyetten şehid ana ve babaları, ay-yıldızlı bayrağımıza sarılı mübarek şehidimizin tabutu başında durup evladına hitaben “seninle iftihar ediyorum!” diyor ve sözünü “Vatan sağ olsun!” diye bitiriyor…
Her ferdi birbirine kardeş ve her biri i’layı kelimetullah, Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselam- imân, şehadet bayrak ve vatan sevdalısı bu milleti siyonist, evanjelist, haçlı ve onların içerideki beslemeleri mağlup edemeyecektir.
Bir zamandır şükür ki talih ve tarih, bin yıl boyunca İslâm’ın sancaktarı olmuş Müslüman Türk Milletine gülmektedir.
Müslüman Türk, ümmeti bütün unsurlarıyla kucaklamıştı, yine kucaklıyor.
İhanet, bu birliği kırmak için!
2028’e kadar olan zaman çok hassastır.
Bu müddet çok iyi kullanılmalıdır.
Ezan susmamalı,
Bayrak düşmemelidir.
Vatan, giderek genişlemelidir…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.