Bugün sizlere içinde bulunamadığım için üzüntü duyduğum bir sohbetten notlar aktaracağım. Gerçi yoğun işlerim belirttiğim gibi, bu değerli insanı ziyaret ve kendisiyle sohbet imkânından beni mahrum etti ama, en kısa zamanda daha önceden de yakından tanıyıp sevdiğim bu güzel insanla bir araya gelme şansını değerlendireceğim. Arkadaşlarımızdan ikisi bu ziyareti gerçekleştirdiler ve dönüşlerinde gözleri pırıl pırıl, heyecanla sohbet notlarını aktardılar. Zaten takımımızla herşeyi paylaşmak değişmez tutumumuzdur ve bunu herkese, bütün iş dünyasına tavsiye ediyoruz. Bilindiği gibi bilgi, sevgi ve güzellikler paylaşıldıkça artar, sıkıntı ve üzüntüler ise azalır. Söz konusu güzellik Renault Mais' in başarılı Genel Müdürü M. İbrahim Aybar ile yaşandı. Kendisi; "üçüncü vatani görevim" dediği bu görevinden önce, Özal döneminin Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevini yürütmüş başarılı bürokratlardan. Daha sonra özel sektöre transferle Varan Turizm'de yine çok başarılı Genel Müdürlük dönemi var. Şimdi ise son ekonomik krizden, yönetimiyle, sektörünün en az etkilenen kuruluşu yapma başarısında şüphesiz en büyük payın sahibi olduğu Renault Mais'in Genel Müdürü. Kendisi nezaket, zarafet ve beyefendilik timsali, ülkemiz için şans ve gerçek değer sayılması gereken simalardan. İşte M. İbrahim Aybar' ın söylediklerinden bazıları: "Girişimciliğimizi ve kaynak kullanımımızı engelleyen ön önemli hastalıklar, daha doğrusu 3 öldürücü mikrop bana göre şunlardır: 1) Önce o yapsın görelim! mikrobu. Bu yolla risk almaktan ve zihin yormaktan kaçınıyor, sadece verimsiz bir şekilde taklitle yetiniyoruz maalesef; 2) Evet ama yine de!.. mikrobu. Bununla da mazerete kapı aralamayı, net ve cesur fikirlere pek de hayat hakkı tanımamayı seçiyoruz; 3) Son olarak sana ne ve bana ne! mikrobu. Bunlarla ise sorumluluktan kaçınmayı daha doğrusu kaçmayı hem kendimize, hem de başkalarına hayat tarzı olarak sipariş etmiş oluyoruz. Mutlaka edinmemiz gereken alışkanlıklar olarak da şunları sıralamak mümkün: Hatayı düzeltmek, takdir etmeyi asla ihmal etmemek, -Lütfen", "Eğer mümkünse"- kelimelerini çok kullanmak, -"Bu konuda fikrin nedir?"- cümlesini de çok sık kullanmak, teşekkürü hiç unutmamak, daima -biz- demek, asla ve asla -ben- dememek. "Yüzyılımızın en önemli trendini yakalamışsınız; gönül'e hitap etmek çağımızın en önemli meselesidir, kutluyorum." (Seminer yönetmeni olarak hizmet verdiğim İDEM Danışmanlık ve Eğitim Merkezi'nin "Kalbe Endeksli Yönetim" konseptini dinledikten sonra ve bununla ilgili olarak.) Ne dersiniz? Böyle bir sohbette bulunamamaktan siz de üzüntü duymaz mıydınız? Ve bu özellikleri taşıyan yöneticilerin -az sayıda da olsa- iş dünyamızda çok önemli pozisyonlarda görev alması sizin de, ülkemiz adına ümitlerinizi artırmaz ve sizi sevindirmez miydi? Hep birlikte sayılarının artmasını dileyelim öyleyse. İyi haftalar.