Yirminci yüzyıl başlarında yani 1900'lü yıllarda, batıda özellikle yaşlı Avrupa'da çok önemli bir paradigma kayması yaşanıyor. Orta Çağdan beri devam eden kilise-üniversite kavgası bu kayma sonunda hafifliyor ve yıllar geçtikçe de adeta yok oluyor. Olan bitenin özeti şu; Endülüs Müslümanlarının bilim ve teknikteki göz kamaştırıcı başarılarından etkilenerek başlatılan rönesans ve reform hareketleri sonunda, Newton ve çağdaşlarının ortaya koydukları materyalist, pozitivist bilimsel düşünce, aşırı derecede dogmatik ve çıkarcı bir anlayış sergileyen, hatta Hristiyanlığın tahrif edilmiş esaslarına yan bakanı engizisyonlarda yargılayıp, acımasızca ateşe atan ruhban sınıfıyla öylesine çatışmakta idi ki, anlatılanların yarısı doğru olsa, insanlık tarihinin gerçekten en karanlık dönemi Avrupa'da yaşanmıştır dense yeridir. Bırakınız Endülüs'teki Müslümanlara reva görülenleri, Hristiyanların ayrı mezheplerinden olanların birbirlerine ve Yahudi ırkına karşı uyguladıkları katliamlar yürekleri hâlâ sızlatmaktadır. İşte bu "yan bakanın, yakıldığı" ortam bilimsel gelişmelerin ışığında biraz hafiflemekle beraber, kilise ve üniversitenin tam bir barış içine girmesi 1900'lerdeki 'çekirdek fizik'teki, diğer bir deyişle Quantum Fiziğindeki gelişmelerden sonra olmuştur. Quantum fiziği, insanlara "dünya tepsi gibi düzdür" yanlışını dayatan Hristiyanlığı yeniden düşünmeye sevk ettiği gibi, "Her şey maddeden ibarettir, bunun dışında, ahiret, melek, cennet, cehennem, görülemekdikleri, laboratuvar şartlarında tanımlanamadıkları için anlamsızdır" diyen "maddecilerin" söylemlerini de sorgulamasını sağlamıştır. Çünkü mesela çekirdek fiziğinin babalarından sayılan Alman bilim adamı Heisenberg "Bu minicik atom çekirdeğine bu enerjinin nasıl yerleştirildiği konusu artık fiziğin değil, metafiziğin yani dinin alanına girmektedir" diyebilmiş, sonunda bu soruya en iyi cevabı veren dinin İslamiyet olduğunu görüp Müslüman olmuştur. Sonuç itibariyle 1900'lerde başlayan bu "konsensüs" sayesinde batıda bilim ve din arasındaki çatışma bitmiş, mesela kilise incil metninden "dünyanın tepsi gibi düz olduğu" ibaresini çıkarmış, birçok bilim adamı da dini konularda daha dikkatli olmaya başlamışlardır. Belki de Sovyetlerin yıkılmasında, Avrupa Birliğinin kurulmasında ve diğer birçok olayda bu yeni paradigma önemli katkılar sağlamıştır. Bizde ise 1800'lerin ortalarına kadar hiçbir problem yaşamayan ilim-din ilişkilerinde, o günlerden beri batıdan ithal büyük bir kargaşa yaşanmaktadır. Bu kargaşanın nelere sebep olduğunu yıllardır yaşadık, hâlâ da yaşıyoruz. İnsan hayıflanmadan edemiyor. İnşallah bu konsensüs en kısa zamanda bizde de sağlanır da, herkes işine bakar.