"Yönetim işinin en zor yanı nedir?" diye sorsalar, hiç düşünmeden "Söz konusu organizasyon içindeki farklı insanları başarılı bir şekilde vizyona odaklamaktır" diye cevaplarım. Bütün diğer unsurları; sermayeyi, teknolojiyi insan haricindeki bütün varlıkları seçmek ve yönetmenin daha belirgin ve elle tutulur kuralları vardır. Ama iş "insan"a gelince kural koymak zorlaşmaktadır. Hele "bilgi ve duygu"nun önem kazandığı, ayrıca "bilginin ışık hızında yayıldığı" günümüzde "insan"ı yönetmek daha da zorlaşmaktadır. Çünkü artık dünyanın herhangi bir yerinde olan bitenden bütün dünya anında haberdar olmakta, insanlar daha kolay organize olup tepki koyabilmektedirler. Bu yüzden son yıllarda insanı "maaş bordrosunda bir rakam" olarak gören anlayışla bir yere varılamayacağı anlaşılmış, O'na örgütün en önemli varlığı olduğunu hissettirebilmek için "Personel Müdürlüğü" tabelaları indirilip yerine "İnsan Kaynakları Bölümü" tabelaları asılmıştır. Başarılı organizasyonlarda bu değişim sadece tabelalarda değil "beyin ve gönüllerde" de gerçekleştiriliyor, bu anlayışı gerçekten benimseyen organizasyonlarda "Farklılıkların Yönetimi" konusunda bir avantaj elde edilmiş oluyor. Buradan hareketle son yıllardaki devlet yönetimimizi irdelersek; eskiye nazaran çok önemli gelişmeler olduğunu söyleyebiliriz. Çok değil bundan on onbeş yıl önce hiç kaale alınmayan farklı etnik kökenlere sahip vatandaşlarımıza şu anda onların bütün kültürel değerlerine sahip çıkılarak yaklaşılmaktadır. Sayın Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının bu konuda gösterdikleri samimî gayretlerin semeresini alacağımız günlerin yakın olduğuna inanıyorum. "Sevgi ve güven"i temel alan ve sabırla farklılıkları bir arada tutmaya çalışan anlayışın toplumda karşılığını bulmaması mümkün değildir. Ülkemizin bütün meselelerine bugünlerde gösterdiğimiz "dayanışma ruhu" ile yaklaşırsak güzel günlere daha kısa zamanda ulaşırız. Bu bir ahkam kesme yazısı değil, bu ülke için herkes gibi yüreği sevgiyle dolu birinin milyonların hislerine tercüman olduğuna inandığı bir duygu coşmasıdır...