Kafe Türk mü? Kafe Grek mi?

A -
A +

Bundan önceki bir yazımda seksenli yıllarda yaptığım bir Yunanistan seyahatini ve de orada halktan gördüğüm samimi ilgiyi ve misafirperverliği anlatmıştım ve o seyahatteki bir taksi şoförünün, "Neden kavgalıyız?" soruma, "Biz kavgalı değiliz, bizim politikacılar kavgayı seviyorlar ve bunu politik çıkarları için kullanıyorlar" demişti. Hatırlayanlar vardır bu diyaloğu. Dünya küreselleşmeye devam ettikçe, daha bir şeffaflaşıyor ve insanlar olan biteni daha bir rahat algılama imkanına kavuşuyorlar. Bakınız bizim "Yunan" ya da kendi deyimiyle "Grek" ya da "Helen" milletiyle çok büyük problemlerimiz olmamış tarihte. Hatta Osmanlıyı Mora Yarım Adası'na alıp, kendilerini başlarındaki zalim yönetiminden kurtarmak için davet ettikleri bilinir. Tamamı bir işgal olmuş ve bu durum dört-beş asır sürmüş ama, Osmanlı Yunan kültürünün kökünü kazımak gibi bir politika izlememiş hiçbir zaman. Balkanlardaki milletler inanç, ibadet ve yaşayışlarında gayet serbest olagelmişler. Böyle olduğunu bizzat yaşadığım bir örnekle açıklayayım müsaadenizle. İzmir Fuar Müdürlüğü görevi sırasında yüzlerce devletin temsilcileriyle yakın temaslar kurdum. Mesela Macarlara biraz da akrabalık düşüncesiyle takılırdım. Sovyetler dağılmadan önce bütün Sovyet Cumhuriyetlerinden gelen heyetlerde olduğu gibi Macar heyetinde de Türkçe bilen bir tercüman olarak KGB elemanı bulunurdu. İngilizce konuşma imkânı olmasına rağmen Türkçe-Rusça diyalog kurulurdu. Sovyetlerin etkisinin azaldığı 1988-89'larda gelen Macar heyetleriyle daha samimi ve direkt sohbet etme imkanı bulmuştuk. İşte bu heyetlerden birinin başkanının söyledikleri hâlâ zihnimdeki canlılığını korur. "Bizler Sovyetler Birliği rejimi sırasında tarih derslerimizde çocuklarımıza Osmanlının işgalci, barbar olduğunu öğretirdik. Şimdi ise yeni tarih öğretimiz daha objektifleşti. Şimdi Türklerin sayesinde örf, adet ve kültürümüzü koruyabildiğimizi öğretiyoruz gençlerimize. Bizi kültür köklerimizden koparmaya çalışanların Alman Habsburglar olduklarını söylüyoruz. Gerçek de budur." Görüldüğü gibi milletler hürriyetlerine kavuştukça tarih bilimi de daha bir netleşiyor. Aynı şekilde Türk ve Alman tarafları da konulara daha objektif yaklaştıkça problemlerin daha kolay ve tatminkâr şekilde çözülmesi mümkün olacaktır. Kıbrıs'ta gösterdikleri performanstan sonra Avrupa Birliği konusunda da olumlu politikalar üretmeye yatkın olduklarını ortaya koyan genç liderler Türk ve Yunan halklarına ümit vermektedirler. Bu bakımdan Sayın Karamanlis ve Sayın Erdoğan'ı kutluyorum. Önceki yıllarda bu ilişkileri yumuşatmak için büyük gayretler gösteren Yunan ve Türk politikacılarını da iyi dileklerle anıyorum. Bu beyanda rahmetli Turgut Özal'ı saygıyla anıyor, Sayın İsmail Cem ve Sayın Papandreu'yu katkılarından dolayı kutluyorum. Özellikle Türk dış politikasına, bilgi, görgü, davranış ve kültürüyle büyük katkılar sağlayan Dışişleri Bakanımız Sayın Abdullah Gül'e de başarılar diliyorum. Ümit edelim bu barış havası Ege'den bütün dünyaya yayılsın. Çünkü Amerika'nın tarzının barışa katkı sağladığını herkes görmeye başladı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.