1990'ların başında İzmir'den -İstanbullular'ın tabiri ile taşradan- üniversiteden istifa ederek özel sektörde şansımı denemek üzere Türkiye Gazetesi Genel Müdürü olarak İstanbul'a gelmiştim. Gazeteciliğe bugünkü halimden daha da yabancı idim. Zamanın İçişleri Bakanı ve Jandarma Kuvvetleri Komutanının davetlisi olarak akşam yemeğini takiben yapılacak bir basın toplantısına katıldım. Kısa vadeli çözüm... Konu Güneydoğu idi ve gündemde asker ve polisin yapılacak harekâtlarda nasıl koordine edileceği vardı. Toplantı sadece bu konuya odaklanmış tarzda bitmek üzereyken, bütün cesaretimi toplayıp kimsenin beni pek tanımadığı o günlerde, kendimi takdim etmeyi de unutarak bir soru sordum. "Toplantı ülkemizin epey başını ağrıtacağa benzeyen bu meselenin çok, hatta çok çok kısa vadeli çözümü ile bitmek üzere. Bu konunun orta ve uzun vadeli tedbirleri de konuşulabilir mi? Özellikle orta ve uzun vadeli çözümlere baz teşkil edecek tarzda, devletimizin elinde bölge insanının sosyo-psikolojik yapısını ortaya koyan gerçek anlamda objektif, bilimsel veriler içeren araştırma sonuçları var mıdır? Aksi takdirde sadece ekonomik ve etnik verilerle sonuç almak ne derece mümkün olabilir?" Sonradan epey tartışılan bir rapordan birkaç yıl önce sorduğum bu soruya o zaman tatminkâr bir cevap alamamıştım. Ertesi gün Yönetim Kurulu Başkanımız o akşam benim nerede olduğumu sorunca birazcık baltayı taşa vurduğumu anlamıştım. "Düşünce Klübü" Sonra geçtiğimiz günlerde Genelkurmay'da Stratejik Araştırma ve Etüt Başkanlığı biriminin (SAREM), göreve başlaması münasebetiyle düzenlenen toplantıya katıldım. Sorumun cevabı SAREM Başkanı Tuğgeneral Sayın Reşat Ödün'ün ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sayın Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun konuşmalarıyla tanıtılan, ülkemizin yeni yeni alışmaya başladığı deyimiyle bir "think-tank" ya da bir "Düşünce Kulübü" olan SAREM'in bünyesinde askeri personelin yanında, çok sayıda gönüllü sivil yönetici, stratejist ve bilim adamının yer alacağını duyunca sevindim. On yıl önce o toplantıda sorduğum sorunun cevabını belki bugün burada alabileceğim ümidine kapıldım. Sayın Kıvrıkoğlu'na, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Sayın Yaşar Büyükanıt'a ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Sayın Tuncer Kılınç'a bu kurulda -ülkemizde az bulunmasına rağmen- sosyoloji ve sosyo-psikoloji konusunun uzmanlarının yer alıp almayacağını ve orta ve uzun vadede ele alınacak iç ve dış meselelere bu bakış açısından yaklaşılıp yaklaşılmayacağını sordum. Hepsinden bu konuda olumlu cevaplar aldım. Sonra sorduğum sorunun on yıl önce olduğu gibi bir reaksiyon meydana getirip getirmeyeceğini anlamak için birkaç gün bekledim. Ve sonunda işte bu yazı ortaya çıktı. Değişim Sayın Kıvrıkoğlu'nun üzerinde önemle durduğu "değişim"i, başarıyla gerçekleştirebilmek için "Think-tank"lerimiz ve bu arada sosyo-psikolojinin en önemli aracı olan "Talk-tank"lerimiz (böyle bir deyimi ben hiç duymadım ama) bol olsun.