TÜGİAD'ın "kanıma dokunan" basın toplantısı!

A -
A +

Geçen perşembe TÜGİAD (Türkiye Genç İş Adamları Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Saraylı'nın davetine icabet ettik. Yabancı bir ülkenin ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısıyla kahvaltılı bir basın toplantısı yaptık. Bu ülke son dönemde Avrupa Birliği'ne girmiş bir ülke. Siyasi kimliği olmayan, bilgi ve görgüsünden dolayı parlamento dışından başbakan yardımcısı görevine getirilen genç bir adam, bize AB öncesi müzakere sürecinde yaşadıklarını kendi ülkesinden örnekler vererek açıkladı. Öncelikle Türkiye'nin büyük bir ekonomi ve pazar olmasının altını çizdi, satın alma gücü yükselmiş bir Türkiye'nin AB'ye her bakımdan büyük katkılar sağlayacağına inandığını söyledi. Bu yüzden ülkesinin Türkiye'nin AB'ye girmesini olumlu gördüğünü ve her platformda Türkiye'ye destek verdiklerini açıkladı. Sürece başlamanın en önemli basamak olduğunu, sonrasında tarafların sert müzakerelere rağmen ayağı yere basar tarzda davrandıklarını söyledi. Ancak müzakerelere başlandığında her kesimin; yarı resmi, özel, üniversite, sivil toplumun her kesiminin sürece katılmalarının önemine temas eden genç bakan, tabir caizse müzakereler bittikten sonra "mızıklanmanın" hiçbir yararının olmadığını kendilerinden örneklerle anlattı. Çok önemli konulardan birinin de müzakerelerde "korumacı bir zihniyet"le değil, "serbest pazar ekonomisi" mantığıyla davranmanın önemini vurguladı. Bazı konularda taviz vermenin gerekebildiğini, aşırı katı tutumun fayda vermediğini, mesela kendilerinin "serbest dolaşım" konusunda birtakım önemli tavizler verdiklerini, buna karşılık ülke insanının yararına olmak üzere yabancıların gayrimenkul satın almalarında önemli kısıtlamalar getirebildiklerini anlattı. AB üyeliği "evlenmek" gibi bir şey. Taraflar önceden çok düşünüp tartışıyorlar, ama evlendikten sonra işler daha kolay yürüyor dedi. AB'nin ülkelerine ekonomik açıdan çok kısa zamanda büyük katkılar sağladığını belirtti. Herkesle konuşun, problemleri çözmek amacıyla konulara yaklaşın diye tavsiye etti. Ülke olarak işsizliği halletmek için eğitime değil "hayat boyu öğrenmeğe" odaklanın diye nasihat etti. AB üyeliği gerek müzakere sürecinde, gerek sonrasında yabancı sermaye akımını hızlandıracaktır. Bundan korkmayın. Şirketlerimiz yabancı ortaklıklarla hem sermaye temin ederler, hem de globalleşen ve bilgi çağının etkisi altına hızla giren iş dünyasının gerektirdiği modern yönetim kültürünü daha hızlı benimseyebilir. Siz de bu iş birlikleri ve ortaklıklar için şirketlerinizi özellikle şirket içi eğitimlerle ve uygun eğitim programlarıyla destekleyin diye de hepimizi tembihledi. Peki diyeceksiniz bu gayet olumlu tavsiye ve nasihatlerle dolu basın toplantısı niye kanıma dokundu ki? Dokunur tabii, biz bu nasihatleri yıllardır özellikle Amerikalı ama çoğu kapitalist ülkelerden gelen bilim ve siyaset adamlarından ve "yönetim gruları"ndan dinledik durduk. Bu basın toplantısında ise, hadi asırlar boyu bizim bir eyaletimiz olmasını bir tarafa bırakalım, en az yarım asır azılı komünist bir rejim altında inim inim inledikten sonra, son on onbeş yılda serbest piyasa şartlarında demokratik bir hukuk devleti olmayı başararak Avrupa Birliği'ne bizden önce girmeyi başaran Çek Cumhuriyeti'nin ekonomiden sorumlu, meclis dışından atanmış, üniversite kökenli, gencecik başbakan yardımcısından dinlemek kanıma dokundu! Siz olsaydınız kanınıza dokunmaz mıydı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.