Yaşı büyük olanın sözü esastı her daim

A -
A +
 
 
“Çocukların gelişine çok seviniyorum, fakat giderken harçlık vermek gerek. Bizde para nerde…”
 
Kocasının ölümünden sonra Zehra’nın hayatı bavul hazırlamakla geçti. Bir oğlu okuldan izne geliyor, bir başkası iş için gurbete gidiyordu.
İki numaralı oğlu ile üç numaralı oğlu izne gelmişti o yaz.
Çocuklarının çoğu bir aradaydı. Böyle zamanlar, bulunmaz anlardı. Çocuklar, malzemeye ihtiyaç duymayan zekâ oyunlarını büyük bir keyif ve cümbüşle oynardı.
Baş harfi söylenen bir nesneyi bulmak veya "amiral" oyunu yahut "dağ-nehir-şehir"…
Çoğu zaman da kendi uydurdukları oyunlar…
Zehra ise hem ev işlerini çekip çevirir hem de onları dinlerdi. Arada tartışmalarına katılır, hakemlik yapardı.
Hiyerarşi müthişti. Yaşı büyük olanın sözü esastı her daim.
               ***
Çocuklarının köyden gidişinde hasretin yanında bir başka zorluk vardı.
İki oğlunun gideceği o ikindi saatinde, Fadime Abla ile sohbet ediyordu Zehra… “Çocukların gelişine çok seviniyorum, fakat giderken harçlık vermek gerek. Bizde para nerde…”
Bu sızlanmayı kazara duyan üç numaralı oğlun yüreğine bıçak saplanmıştı sanki. Tam o sırada oda kapısının dışında, avluda bidondan maşrapasına su dolduruyordu çünkü…
Suyu içerken yanlış bir nefes zamanlamasıyla neredeyse boğuluyordu; "duyduğumu belli etsem mi etmesem mi" kararsızlığındaydı.
İçeri girdi.
“Anne” dedi, “Ben okuldan arta kalan zamanlarımda bir kahvede garsonluk yapıyorum. Kendimi idare edecek kadar para biriktiriyorum. Sakın beni düşünme.”
Ortamı yumuşatmak için, “Sekinin altına sakladığın pancar turşusundan kaşık kaşık çaldım” dedi gülerek.
               ***
Artık vedalar ağlatmıyordu Zehra Ana’yı. Yıllar iyice pişirmişti.
Ta ki, bu dünyadaki ikinci köyünden de kopuş anı gelinceye kadar…
Yani Âdem’in ölümünden on iki sene sonra…
 
Göç ettik gurbete
 
Tarih bin dokuz yüz, sene seksen bir
Düştüm gurbet ele gelemem kardeş.
Nasip oldu bize bu güzel şehir,
Yolum doğru yoldur dönemem kardeş.
 
Doğru yolu buldum, şükür ederim,
Günahım çok ama tövbe ederim,
Nerde evim barkım, nerde mezarım?
Konak neresidir, bilemem kardeş.
 
Hiç heves etmedim dünya malına,
Çok ibret eyledim aciz halime,
Rabbim imdat eyle cahil kuluna
Çok ağlarım ama gülemem kardeş.
 
Beni halden hale attı kaderim,
Küçük yaşta arttı gamım, kederim,
Yüreğim kan ağlar, yaram çok derin
Tutmuyor ellerim, saramam kardeş.
 
Bu dünyada üzgün üzgün gezerim
Gizli bestelerim, gizli yazarım.
Bir gün olur bu canımdan bezerim
Akan gözyaşımı silemem kardeş.
 
Vade gelir emaneti alırlar,
İman yoldaş ola, kabre koyarlar
Rabbin kim, Nebin kim diye sorarlar
İnşallah ki cevap veririm kardeş.
     (HİCRETİN HATIRALARI-1981)  DEVAMI YARIN
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.