Artık bu köyde kalamazlardı!

A -
A +

Leyla Hanım kendisini hiç bu kadar mutlu hissetmemişti. En ufak bir yabancılık çekmeden benimsemişti Gülbahar'ın bebeğini. Zaten kendi başına gelenleri asla kabullenememiş, bebeğinin ölü olduğuna asla inanmamıştı. Gözlerinden pırıl pırıl aydınlıklar saçarak bakıyordu mışıl mışıl uyuyan bebeğine. Duygusal hassasiyetleri yoğun olan bir kadındı Leyla Hanım. Sanatçı kişiliğinin bir özelliği olarak yansıyordu bu karakterine. Olaylardan çabuk etkileniyor, hemen hassaslaşıyor, yoğun çalkantıları bir anda yaşayabiliyordu. Oldukça güzel bir kadındı. Uzun zarif yapısı hassas karakteriyle uyum içindeydi... Sarıya çalacak kadar açık kumral saçları yeşil gözleri minik burnu ve pürüzsüz teniyle oldukça ışıltılı bir kadındı. Babası Refik Bey hatırı sayılır bir bürokrat olarak yıllarca çeşitli kademelerde görevler yapmış, sonunda yüksek bir mevkiden emekli olmuştu. Tek çocuktu Leyla Hanım. O sebeple aile, kızlarının üzerine titriyor, onun mutluluğu için her şeylerini feda etmeye hazır görünüyorlardı. Bu yüzden Fazıl Sabri ile evlenip bir köy sağlık ocağına tayin isteme işine hiç sıcak bakmamışlar, bu tayin gerçekleşince de bayağı sıkıntılı anlar yaşamışlardı. Ama gençlere laf anlatmak mümkün olmadığı için ne Fazıl Sabri'nin ailesi ne de Refik Bilgin ve eşi gençlere söz dinletememişlerdi. Yeni evliler illa da bir köyde yaşamak istiyorlardı... Fazıl Sabri beyin kendisi gibi doktor olan babası oğlunun bir an önce ihtisasını yapıp akademik kariyer yapmasını arzuluyordu. Onun pratisyen hekim olarak bir köyde çalışma fikrini hayretle karşılamış, sakıncalarını anlatmaya çalışmış ama bir türlü kabul ettirememişlerdi. Gençler inat ettikleri gibi bu Anadolu'nun biraz geri kalmış köyüne büyük bir istekle gelmişlerdi. Aileleriyle irtibat kurabilmeleri artık çok kolay olmuyordu. Köyde irtibatı jandarma vasıtasıyla kurabiliyorlardı. Arguvan köye altmış beş kilometre uzaktaydı. Hava iyi olduğu zamanlarda bir saat on beş dakikada gidilebiliyordu. Fazıl Sabri Bey ve karısı bahar ayları geldiği zaman mutlaka haftada bir gün Arguvan'a inerlerdi. Köye her sabah gelen bir minibüs vardı. Sabah gelir, yolcu varsa alır, akşam ezanı okunmadan gidenleri geri getirirdi. Gereken bütün ihtiyacı bu minibüs karşılıyordu. Bakkala, kahveye, köylülere gereken malzemeyi taşırdı. Kış geldiği zaman ise kar yağışıyla yol kapanırsa bütün irtibat kesiliyordu. O zaman yapılacak hiçbir şey kalmıyor, köy halkı karın kalkmasını bekliyordu. Bu dönemlerde de ihtiyaçları karşılayan kurum jandarmaydı. Leyla usulca başını okşadı minik bebeğin: - Ne kadar güzel değil mi Fazıl? Genç doktor gülümsedi. Kafasının içinde binbir düşünce vardı. Artık bu köyde kalmaları imkânsızdı. Hiç zaman geçirmeden ilçeye ulaşıp İl Sağlık Müdürlüğü ile irtibata geçmeliydi. Gerekirse babasını arayacak, tayin için yardımcı olmasını isteyecekti... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.