Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu genç kadının. - Çakmağınızı kullanabilir miyim hanımefendi? Hemen masadaki ucuz çakmağını uzattı. Adam kayıtsız bir şekilde sigarasını yaktı. Gülümsedi ardından: - Ne kadar sıcak bir hava var değil mi? Yalnızsınız galiba? Oturabilir miyim masanıza? Sena ne diyeceğini şaşırmış bir halde kekeledi: - Evet çok sıcak bir gün... Adam tekrar sordu: - Oturabilir miyim? Ben de yalnızım sizin gibi. Bir kahve içmek için gelmiştim. Elini uzattı: - Adım Burhan. Burhan Kesercioğlu. İstanbul'dan geldim. İş adamıyım. Bir tekstil mağazam ve atölyem var. Buraya iş için gelmiştim. Sena masumca gülümsedi: - Eh, kendinizi bu kadar tanıttıktan sonra oturun bari... Karşılıklı gülüştüler. Siyah gözlü bir adamdı Burhan Bey. Saçları hafifçe dökülmüştü. Otuz beş kırk yaşlarındaydı. Çok etkileyici bir ses tonu vardı. Çok güzel bir Türkçe ile konuşuyordu. Son derece de zarif ve kibar bir beydi. Sena'nın hemen karşısındaki sandalyeyi çekti. Biraz sonra koyu bir sohbete başlamışlardı bile. Burhan Bey bekârdı. Başından bir evlilik geçmiş ama ancak üç ay sürmüştü. Hiçbir şekilde anlaşamamıştı eşiyle. Uzatmanın bir anlamı olmadığını düşünmüş ve hemen başında bitirmişti bu işi. İstanbul'da, Erenköy de bahçeli, müstakil bir evde oturuyordu. Annesi vardı hayatta. Bir de kendisinden beş yaş büyük bir ablası... O da İstanbul'da, Ataköy'de oturuyordu. Evliydi ve Burhan Beyin iki yeğeni vardı. Annesi zaman zaman kızının yanında, zaman zaman da oğlunun yanında kalıyordu. Tekstil atölyesi babasından kalmıştı. Burhan Bey Fransa'da tahsilini bitirdikten sonra babasının işinin başına geçmiş, bütün idareyi almıştı eline. Çeşitli zamanlarda işi icabı böyle seyahatlere çıkıyordu. Adam bütün bunları peş peşe anlatmıştı. Sena ise kendinden geçmiş bir şekilde dinliyordu bu güzel konuşan, kibar adamın anlattıklarını. Bir hayal âlemine dalmış gibiydi. Sonunda Burhan Beyin sorusuyla daldığı rüyadan uyandı: - Ya siz? Siz hiç anlatmıyorsunuz kendinizi? - Ben.... Ben öyle bir insanım işte... Mutsuz, mutluluğu arayan, ama bu küçücük yerde hayallerine kavuşamayan bir kadınım. Adam gözlerini kıstı: - Mutsuz? Sizin gibi güzel bir kadına mutsuzluk yakışmıyor Hanımefendi.... Evli misiniz? İşte can alıcı soruyu sormuştu bu kibar adam sonunda. Yutkundu Sena: - Hayatımın en büyük hatasını soruyorsunuz bana. Evet evliyim ama bitti. Belki henüz resmen bitmedi ama bitecek. Buna kararlıyım. Olmuyor çünkü... Öyle şaşkın ve çaresizim ki... Burhan Bey hafifçe öne doğru eğildi: - Mutluluk her insanın hakkıdır Hanımefendi. Madem mutsuzsunuz o zaman beklemeyin... Duymak istediklerini duymuş olmanın verdiği hazla yumuşadı Sena. Gülümseyerek başını salladı. DEVAMI YARIN