Bütün vücudu karıncalanıyordu!

A -
A +

Sabahın serin rüzgârı insanın içinde berrak bir rahatlık oluşturuyordu. Serpil mis gibi havayı ciğerlerine doldurarak etrafına bakındı. Tek katlı prefabrik yapılardan meydana gelmişti otobüs acenteleri. Zakkum ağaçlarının dalları tomurcuklanmıştı. Derin birkaç nefes aldı üst üste. Yolculuk boyunca kızını, çok sevdiği kocasını düşünmüştü. Ölüm korkusu iyice sinmişti benliğine. Kabullenmeye çalışıyor, evlendiği zaman kurduğu hayallerin artık çok uzak, erişilmesi imkânsız birer rüya olduğunu düşünüyordu. Belki kafasında çizdiği hayat kızı ve kocası için gerçekleşecekti ama o hayatta asla kendisinin hiçbir rolü olmayacaktı. Nereye gideceğini de bilmiyordu. Dalaman'a gelmesinin sebebi ise yıllar önce çok sevdiği babasıyla burada huzur dolu günler geçirmiş olmasıydı. Belki bir sığınma, belki de o huzur dolu günlerden kalan kırıntılardan yararlanmaktı. Çarşının içine geldiği zaman gün yeni başlıyordu bu sevimli Ege kasabasında. Çarşının sonunda gördüğü otele doğru ilerledi. Dar, uzun kapıdan içeriye girdi. Küçük bir salon geldi önüne. Sağ taraftaki bankonun arkasında gözlerinden uyku mahmurluğunu atamamış bir delikanlı duruyordu. Çekinerek yürüdü o tarafa doğru. Dışarıdaki serin rüzgârın etkisiyle kurumuş dudaklarını diliyle ıslatarak yaklaştı: - Bir oda var mı acaba? Boş oda? Genç adam gözlerini kırpıştırdı: - Var hanımefendi. Kaç gün kalacaksınız? Serpil irkildi. Zamanı bilmiyordu. Belki iki gün, belki iki hafta, belki iki ay... - Bir süre kalacağım. Siz iki hafta diye yazın, gerekirse uzatırız. - Şurayı imzalarsanız... Ödemenizin bir kısmını peşin alıyoruz. Serpil hemen cüzdanını çıkartıp gerekli ödemeyi yaptı. Genç adam anahtarı uzattı: - Odanız ikinci katta 17 numaralı oda. Sıcak suyumuz vardır. Otel fiyatlarına kahvaltı dahildir. Yalnız kusura bakmayın komimiz izinli, malum, henüz mevsim başlamadı. Serpil zoraki bir gülümsemeyle cevap verdi: - Hiç önemli değil, zaten ağır değil valizim. - Odada bir telefon var, dışarıyla görüşmeleriniz faturanıza yansıtılır. - Teşekkür ederim diyerek valizini yüklendi genç kadın. Kendisini çok yorgun hissediyordu. İkinci kata çıktı. 17 numaralı odanın kapısını resepsiyon görevlisinin verdiği anahtarla açtı. Küçücük bir odaydı burası. Bir yatak, bir komodin, bir de dolap vardı. Banyo mavi fayansla kaplanmıştı. Temiz havlular asılmıştı askılara. Valizini yatağın üzerine bıraktı ve kendini yatağa attı. Bütün vücudu karıncalanıyordu. Başının ağrısı daha otobüsteyken başlamıştı ama gittikçe şiddetleniyordu. Gözlerini tavana dikti: "İşte bundan sonraki hayatın böyle... Ne kadar ömrün kaldıysa onu da kendinle geçireceksin Serpil!.." diye söylendi. Gözleri dolu dolu oldu ve damlalar yanaklarından süzülmeye başladı... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.