Sibel mesaisi bitince hastanenin kafeteryasına gidip bir bardak kahve aldı. Elinde kahvesi ile hızlı adımlarla koridorda ilerlerken arkasından birisinin seslendiğini duyarak hızla döndü. Gelen Doktor Coşkun'du: - Beklesene, böyle koşarak nereye gidiyorsun? Sibel gülümsedi: - Aaa, sen ne arıyorsun burada? Ben de mesaiyi bitirdim eve gidiyordum. Coşkun yanına gelmişti nefes nefese: - Ne kadar hızlı yürüyorsun, odana çıktım, sekreter kız kafeteryaya indiğini söyledi. Dur soluklanayım biraz. Sibel gülümsedi arkadaşına bakıp: - Kahve içer misin sen de? - İçerim... Birlikte tekrar kafeteryaya döndüler. Sibel arkadaşına da bir bardak kahve aldı. - Nasılsın? Sana ne kadar teşekkür etsek azdır biliyor musun! Alev'e o kadar kolaylık sağladın ki... Kızcağız o hengâmede asla beceremezdi senin yaptığın işleri. Coşkun yutkundu: - Ben yapmam gerekeni yaptım. Kim olsa yapardı. Alev Hanımın o halini gördükten sonra... Benim aklımın almadığı Alev Hanım gibi bir kadının o adamla nasıl evlendiği... Sibel başını iki yana salladı: - Ah sorma, tam bir trajedi! Çok konuştuk, çok söyledik, annesi babası yalvardı ama dinlemedi. Gönül işte, âşık oldu. Veya olduğunu zannetti. Biraz hercai gönüllüydü Alev. Bir evin bir kızı. Azıcık şımartılmış anlayacağın. Her istediğini elde etmek gibi bir alışkanlığı var. Kötü bir deneme oldu onun için. Bundan sonra akıllandığını sanıyorum, çok yıprandı ve sarsıldı çünkü. Coşkun merakla dinliyordu Sibel'i. - Peki çocuğu ne olacak? Kocasına söylemeyecek sanırım. Çünkü boşanmaz o zaman... Sibel dudaklarını ısırdı: - Ah, o da ayrı bir dert. Söylemeyecek. Adamın haberi yok. Ama boşansalar da yarından sonra doğum olunca mutlaka anlayacak. O zaman başlarına ekşir bu adam. Coşkun gülümsedi: - Tek bir yolu var bu meselenin aslında: Sibel hayretle döndü: - Neymiş o? - Alev Hanım boşanır boşanmaz evlenirse mesele çözülür!.. > DEVAMI YARIN