Düğün günü gelip çatmıştı!..

A -
A +

Nusralan köyünde büyük bir hazırlık vardı. Köyün neredeyse bütün kadınları Halimelerin evinin önünde toplanmış, bahçeyi, evin avlusunu doldurmuştu. Bahçenin bir köşesinde dört kişilik bir grup sarma sarıyor, diğer taraftaki taş fırının başında oturan iki kadın ise çerez lokması pişiriyorlardı. İçeride hamurlar yoğruluyor, bir telaştır gidiyordu. Köyün âdetlerine göre düğün olan evde yemek verilirdi. Bu yemeğe herkes davetli olurdu. Yoldan geçen yabancı bir insan bile olsanız düğün sofrasında bir yeriniz olurdu mutlaka. Bugüne kadar geçen zamanda herkes Neriman'a bir şey sormadan hazırlıklara girişmişti. Mehmet Ali ve Halime bir gün Çanakkale'ye gitmişler, alışveriş yapmışlardı... Neriman isteme gününden sonra evleneceği insan da dahil olmak üzere onun ailesinden kimseyi bir daha görmemişti. Hayatının bundan sonrasını geçireceği kişi hakkında en ufak bir bilgisi yoktu. O bütün bu telaşın içinde munis bir şekilde söylenenleri yapıyor, hiç kimseyle konuşmuyordu. Nihayet düğün günü gelip çatmıştı... Bu akşam kınası yakılacak, ertesi gün de evlenecekti genç kız. Heyecanlı değildi. Sadece merak ediyordu. Geri dönüşü olmayan bir yola gittiğinin farkında olup bu yoldaki yol arkadaşını merak ediyordu sadece. İçinden dua ediyordu ne için olduğunu bilmeden. Korkuları had safhadaydı. Anne ve babasının beğenip aldıkları kına gecesi kıyafetine bile alıcı gözüyle bakmamıştı. Ne fark ederdi ki? Bahçe kapısı açıldı hızla. Mehmet Ali'nin sesi duyuldu: - Birisi şu etleri alsın arabadan... Komşu kadınlardan iki kişi fırladılar oturdukları yerden. Parçalanmış iki koyunun etlerini taşıdılar. Mehmet Ali dudaklarında bir tebessümle baktı evindeki faaliyete: - İyi oldu, iyi oldu... diye söylendi yeniden. Halime işleri organize ediyordu. Ezine'den iki aşçı tutulmuştu. Düğün yemeğini pişireceklerdi. Keşkek tenceresi de bahçenin diğer bir köşesinde, odun ateşinde kaynıyordu. Halime kapıdan uzattı başını: - Mehmet Alii, Mehmet Aliii! Keşkek dövmek için gelin artık. Keşkeği köyün erkekleri döverdi. Yapılan tüm hazırlıklarda herkesin emeğinin bulunması âdettendi. Mehmet Ali elini kaldırıp cevap verdi: - Söylerim arkadaşlara, geliriz birazdan... Çanakkale'den bir de çalgıcı heyeti tutulmuştu. Nerimanların evinin yanındaki arsaya masalar kurulmuş, tenteler gerilmişti. Yemek servisini de erkekler yapacaktı. Bir tepsinin içine pişen bütün yemeklerden birer tabak konulur ve konuklara servis edilirdi. Öğlene doğru yemek servisi başladı. Yakın köylerden gelenler de vardı. Köyün erkekleri, genç delikanlılar arı gibi koşturuyorlar, misafirleri ağırlıyorlardı. Misafir olanlar da zaten çoğunlukla kendi köylüleri olduğu için herkes birbirine hizmet ediyor gibiydi. Neriman ise bu hengamenin içinde odasına girmiş, sessizce oturuyordu. Yanında karşı komşuları Fatma ve kızı Ünsal vardı. Fatma bir yandan Neriman'ın eşyalarını hazırlıyor bir yandan da konuşuyordu: - Evlilik zor zanaattır kızım, fedakâr olacaksın, erkeğinin sözünden çıkmayacaksın. Bak bizim halimize, ne derlerse yapıyoruz. Önce hizmet kocana olacak. Hayırlısıyla ben de Ünsal'ımı gelin etsem başka bir şey istemem. Bak şehirden hem de kısmetin, bu köyde yaşlanıp gitmeyeceksin bizim gibi. Neriman ağlamaklı bir şekilde baktı Fatma Teyzesinin yüzüne. Hıçkırıklarını zor zaptediyordu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.